26 Kasım 2011 Cumartesi

Harper's Bazaar'ın müthiş dergi kapakları

Harper's Bazaar'ın sanat yönetmeni Alxey Brodovitch'in hazırladığı, taa 50'li yıllardan kalma dergi kapaklarını çok sevdim.












24 Kasım 2011 Perşembe

Hırka sevgisi

Zayıfa, şişmana, süslüye, sadeye. Herkese ayrı bir yakışır hırka.
Kışın kurtarıcım!









madewell, jacco, thesartorialist

18 Kasım 2011 Cuma

Bebek nerede, nasıl yatar?

2.5 ayı devirdik minnoşla. 5 aylık oluncaya kadar oturamayacak, sadece yatıyor şu an.
Dolayısıyla onun nerede yattığı önemli. Seval de Park yatak hakkında bilgi isteyince, topluca bir post yapayım dedim bu konuda.


1- Gece uykusu:
Odasında yatağı var ancak ilk aylar aynı odada uyumamız gerektiği için portatif bir çözüme ihtiyaç var. Ya küçük bir beşik alabilirsiniz yada park yatak.
Biz park yatak aldık daha fazla artısı olduğu için.
İki katlı kullanılabilen bir model, ikinci katı yatak amaçlı, içine bir bebek yatağı almanız gerekli.
Biz ebebek'ten Le bebe marka almıştık, 100 TL civarı idi, içinin yatağı da 40 Lira idi sanırım. Sağlam görünüyor, şimdilik bir sorun yaşamadık.


2- Evde gündüz uykusu:
İlk ayında yine Park yatağındaydı, seslere karşı hassas değildi. Bizimle berbaer oturduğumuz odada uyuyordu. Bazen de koltuğun üzerinde bu ince yatağının üzerine yatırıyordum.

Bu hafta (2. aydan sonra) seslere karşı hassalaştı, daha çabuk uyanıyor, o yüzden Park yatağında; sessiz olan yatak odasında uyuyor.


3- Gün içinde diğer zamanlar:
Kucakta olmayı seviyor, ama ben 6 kiloyu uyanık olduğu her an kucakta taşımayı sevmeyebiliyorum :)


Tek başıma baktığım için biraz da sen tut diyebileceğim kimse yok gündüzleri, yemek yaparken vs. emzirme yastığının içine oturma ve yatma arası yatay bir şekilde koyuyorum.

Yine 2. aydan sonra ana kucağında da durup etrafı seyrediyor. Ama bu yanlız oturmaları 15 dk dan fazla değil. Sıkılıp kucağa alınmak istiyor yine.


4- Arabada:
Ne olursa olsun anakucağında. Asla araba seyir halindeyken kucağımıza almıyoruz ben de babası da. Bir kaç kere huysuzluk etti, sanırım sıkıldı sürekli anakucağında oturmaktan ama onun güvenliği için arabada ana kucağında oturmak zorunda. 


Özellikle trafik sıkışık olduğunda, araba bir süre hareket etmeyince ağlamaya başlıyor; araba hızlanınca susuyor.
Bu arada arabayı park ettikten sonra arabada az altını değiştirip, emzirmedim.




5- Dışarıda:
İster bir ev olsun, ister Cafe, restoran rahat bir koltuğun üzerine, temiz örtü serip yüzüstü yatırıyorum. Ne hikmetse uğultuda mışıl mışıl uyuyor, sanırım tüm bebekler böyleymiş.




Park yatağın avantajları:

  • Katlanıp sehayatlerde yanınızda götürebiliyorsunuz. Kurban Bayramında İzmir'e gittik, yatak da bizim geldi.
  • Bebek büyüyüp oyuncaklarıyla oynamaya başladığında oyun parkına dönüşüyor, içinde yarım saat kadar oynuyorlarmış; emekleme döneminde daha işe yarar.
  • Tekerlekli olduğu için odalar arası kolayca taşınabiliyor.
  • Kenarları yüksek, dönmeye başladığında bebeğin düşme riski yok.
  • İçi beşikten daha geniş, bizimki şimdiden yatırdığım yerden daha yukarıya itiyor kendisini bir kaç saat içinde.

Efe ve Beren bizim park yatağın içinde

17 Kasım 2011 Perşembe

Bebek taşıma aracı / The Baba Sling



Bu zımbırtıyı ilk kullandığımda, 'bu ne gereksiz bir şey demiştim'. Şimdi ise 'vaaavvvvv' ünlemiyle kullanıyoruz :)
İlk denediğimde bebek 20 günlük kadardı ve ben içine yanlış yerleştirmişim, bu sebeple sevmemiştim. Şu an 2,5 aylık ve her ne kadar dışarıdan öyle görünmese de, minnoş içinde mışıl mışıl ve çok rahat uyuyor. Sling kullanmaya alıştık yani, başta herkese zor gelmiş. Sonra bir kaç kere daha deneyin derim bebek büyüdükçe.


kangurular :)


Bebeğin ağırlığını hissetmiyorsunuz, kendisi de içinde rahat, elde tutmaktan daha güvenli ayrıca düşme riski yok.
Ancak kumaştan oluşan bu harika! şeye 130 TL verilir mi, o kısımdan emin değilim. (Ben arkadaşımdan aldım)
Benim oturduğum sitede sık sık görüştüğüm 3 ayrı arkadaşım var.  Sürekli görüşüyoruz, Efe'yi bu sling ile taşırken çok rahat ettim, benim gibi kısa mesafe gezileri yapacak annelere tavsiye ederim.
Yok uzun yürüyüşlere, alışverişe falan çıkılacaksa yine puset tercih sebebidir benim için.


Daha detaylı bilgi için buraya tıklayınız.

16 Kasım 2011 Çarşamba

Vampirler geliyoorrr - The Twilight Saga- Breaking Dawn - Part 1

Bu Cuma Alacakaranlık serisinin 'Şafak Vakti' filminin 1. bölümü vizyona giriyor. Fazlaca gişe yapacak orası belli.


Jacob çık aradan

İlk piyasaya çıktığında kitaplarını okumuştum ama filmler bende tam bir hayal kırıklığıydı. Vampir olayının da sonu çıktı son yıllarda sanki.

Peki Robert Pattinson'ı başka hangi filmde görmüştük hatırlıyor musunuz?
Öldüğünde kedere boğulduğum Cedric karakteriyle Harry Potter'da. O zaman daha bir çocuk tabi.




Filmin 2. bölümü ise 2012 Kasım ayında vizyona girecekmiş, Alacakaranlık sevenleri heyecanlı bir kavuşma bekliyor.

15 Kasım 2011 Salı

Bienal dediğin anlaşılmaz (mi?) olmalı

Ekim ayında uslu oğlumla beraber 12. İstanbul Bienalini gezdik.
Öncesinde (üniversiteden beri yapışık ikiz şeklinde yaşadığımız) canım arkdaşım Nurcan ile Karaköy'de bir Kafe'de bir şeyler yedik.



Sonra vardık dayandık İstanbul Modern'in kapısına...


Konuyu hiç araştırmadan gittim. Sıfır bilgi ile, biliyorsunuz 'beyin bedava!' :)
Ancak yok, anlayamadım anlatılmak isteneni. Tamam bazı bölümler size fikir veriyor ama yine de biri size anlatmadan aydınlanmanız bence imkansız.

Mesela size bir örnek vereyim, aşağıdaki fotoyu Bienal'de çektim. Tahmin edin anlatılmak istenen ne?

Cevap veriyorum: 'Bir gün gelecek beyazlar, siyahların içinde azınlık olacak'.

Bu noktada asıl eleştirim şu aslında. Eserlerin yanına açıklamaları yazılmalı. Benim vaktim yoktu bebekle gittiğim için, rehber ile gezemezdim, kalın bir kitapçığı da okuyamazdım. Daha fazla insanı Bienal'e çekmek için, toplum için sanat anlayışıyla (En azından Türkiye için) daha esnek davranılabilir bence bundan sonraki Bienallerde.



Her Bienal'de aynı şekilde anlamsız kalıyoruz çünkü. İşin içinde olan, sanat okuyan, sanatçı olan tayfadan değilseniz tabi.

Sonradan yaptığım araştırmalar sonucunda, 12. İstanbul Bienal'inin her kıtadan sanatçının katılımıyla; ancak Küba asıllı Amerikan sanatçı Felix Gonzales-Torres'in yapıtlarını çıkış noktası alarak oluştuğunu öğrendim. Sanat ve politika arasındaki zengin ilişki araştırılımış eserlerde.
Bienal, ziyaretçilerinin de sessiz katılımcılar değil, aktif okuyucular olmasını hedeflenmiş; ama dediğim gibi bunun için siz de çaba sarfedin lütfen organizatörler, kuratörler.




Bebek arabasıyla üst katı gezebilmem için her iki Antrepoda'da artık antika olmuş olan yük asansörlerine binme keyfine eriştim. Çok değişikti gerçekten, oda kadar bir asansör!


Bir de gülsem mi, ağlasam mı. Komik bir haber. Bakın sanatçıların başına ne gelmiş Bienalde, ilginç gerçekten: http://www.yesilgazete.org/blog/2011/11/14/bienalde-sanata-yaka-paca-mudahele/

14 Kasım 2011 Pazartesi

The Adventures of Tintin: The Secret of the Unicorn



Yönetmen Steven Spielberg olduktan sonra filmi beğenmeme ihtimali var mı? Benim için yok.


Daha önce Tintin'le ilgili burada bir şeyler yazmıştım.
Onu çok seviyorum :) Bunu derken de nasıl bir çocuk saflığı taşıdığımı bilin isterdim :)


Filmini izlerken de hiç hayal kırıklığı yaşamadım, gayet başarılı olmuş. Hikayeyi iyi yansıtmışlar, görüntüler çok güzel, aksiyon tadında...
Mhhh tadından yenmez, yapanın, yönetenin eline sağlık :) 
Come on Snowy!













Trailer : http://youtu.be/op3w_ICK4us

12 Kasım 2011 Cumartesi

Kilolar ve kitaplar

Evlendiğimden bu yana aldığım kiloları düşündükçe dibe vuruyorum. Bebekten sonra iyice gözüme batmaya başladı. Spor yapamıyorum emzirdiğim için, diyet de aynı şekilde. Mart'a kadar böyle devam. Offf...
Zayıflasam da eski kıyafetlerimin içine girsem, istediğim gibi giyinsem.


Kitap da okuyamaz oldum. Bebek bakımından arta kalan zamanda dinlenmek istiyorum çünkü, öylesine oturup TV seyretmek... Etrafı toplayıp, yemek de yaptım mı zaman geçiyor zaten.
Akşam Engin eve gelsin diye hevesle bekliyorum, Efe'yi biraz da o taşısın :) 6 kilo oldu, sabah 7'de uyanıyor canavar, akşam 6'ya kadar agu, gugu kucakta.


Oturduğumuz sitede harika komşularım var. Zaten 2 aile ile eşlerimiz üniversiteden beri arkadaş, onlar sebebiyle buraya taşınmıştık. İyi ki varlar, haftaiçi beraberiz böylelikle günlerim farklılaşıyor.


Bebek gelişimi ile ilgili ne bulsam okuyorum fazlaca. Favorim ise şu kitap :



Bebeğinizi beklerken sizi neler bekler?

Orjinal Adı: What To Expect When You're Expecting
410 sayfa
Fiyatı: 33,00  TL (idefix'teki fiyat )

Merak ettiğiniz her şey var içinde, tavsiye ederim.