15 Eylül 2015 Salı

Karadeniz Gezisi ve YEŞİL YOL

Eğer siz de benim gibi canının kıymetini bilmeyenlerdenseniz bir Cumartesi sabahı gidiş - Pazar akşamı dönüşlük Trabzon'a uçak bileti alın ve her dakikası kıymetli ve bol oksijenli Doğu Karadeniz'in tadını çıkarın.
Mümkünse de çok geç kalmadan gidin derim. 
Çünkü 'Yeşil Yol' projesi hayata geçtikten sonra bölgenin doğallığının bozulacağı konusunda hem bizi gezdiren rehberler, hem de orada yaşayan insanlar eminler. Çünkü güzelim ormanların, yaylaların içinden yol geçecek otobüsler için.
Şu an gördüğüm mis gibi yemyeşil doğa, kokladığım mis gibi hava, kültürünü korumuş yerel halkın yerine 10-30 yıl sonra oralarda çirkin beton yığınları, görgüsüz tursitler, uyanık girişimciler, kurumuş dereler-çaylar, bir parça yeşil kalmış yerlere akın etmiş şaşkın kalabalıklar göreceğiz ve o kadar yolu gitmeye değer bile bulmayacağız. 
Ve o gün sıra yakınındaki-yöresindeki diğer bakir şehirlere gelecek. Çünkü inşaattan para kazanılması gerekiyor, çünkü maden çıkartılması gerekiyor, çünkü bizim yok etmek üzerine kurulu doğaya saygı duymayan bir turizm anlayışımız var.


Ne yapabiliriz bu konuda bilmiyorum. Yöre halkının büyük çoğunluğu itiraz ediyor, jandarma ile çatışmaya girmişlikleri bile var ama kimse dinlemiyor. Devletin gözü kör, kulağı sağır. 
"Yeşil Yol" ile ilgili daha sağlam ve detaylı bir yazı okumak isterseniz tıklayınız
#yesilyoladurde imza kampanyası için tıklayınız

Şimdi sıra benim güzel anılarımda. Karadeniz'i düşündükçe yüzümde bir gülümseme olacak....

KAÇKAR DAĞLARI




ZİL KALE



 ÇAT YAYLASI


3 Eylül 2015 Perşembe

Kedi Tombiş

4 yıl önce, Ramazan Bayramı'nın Son günü, beklenenden 5 hafta önce bir yaz gecesi oğlum dünyaya geldi.
O günün sabahı herkes beni arayıp doğum günümü tebrik ediyordu, geç saatte arayıp 'iyi ki dogdun' diyen arkadaşıma da 'Sağol Özge, ben de şimdi doğurmak üzereyim' diyişm dün gibi... :)
4 yıldır Efe benim doğum günümü, doğal olarak sahiplenmisti. Yillardir Mickey'li pasta, Şimşek Mcqueen'li tabak derken, bu senenin tema'si 'Seda' oldu :)
Efe ile aksamlarimizi farklı mekanlarda geçirdik ve gece 10 gibi onu bıraktığımız yerden aldık, evin yolunu tutmuşken Bayramoglu'nun ıssız,  karanlık caddelerinde arabanın farı küçük, ürkek iki gözü aydınlatti.
Engin'e 'Yolun ortasında fare var dikkat et' dedim.(bknz. Gönüllü yol Gps'i Seda) Sağından geçerken gördük ki, yavru kediymiş!
Geri döndük hemen, kenara kaçmayı bile bilmiyor, dikkatsiz bir şöförün kurbanı olabilirdi.

Alalım bizim siteye götürelim dedik, en azından araba tehlikesi yok. Hemen bir kaba su ve süt koyduk. O gece dışarıda yattı. Sabah işe giderken bir baktık hala kapimizin önünde. Ben kediye elimi uzatıp sevemem bu arada, özel bir düşkünlüğüm olmamakla beraber uzaktan severim ama hayvanları.
Neyse, akşam oldu eve geldik, kedi hala kapimizin önünde. Ben de bebek kedi maması almıştım görürsem veririm diye. Bir güzel yedi. Engin onu veterinere götürdü. 20 günlukmüş, sokağa salmamamizi önermiş veteriner. Hoopp o akşam -yani dün- eve terfi etti yavru kedicik.
Ben adı 'Şanslı' olsun dedim, Efe 'Tombiş' olsun dedi ve şu an sıska olsa da semirmesi temennisiyle kedimizin adını Tombiş koyduk.
Sanıyoruz erkek, veterinere sormayı unutmuşuz. Çok uslu bir tekir, tek istediği ilgi ve sevgi. Annesi yok ama biz varız. Bu doğumgünümde de bir canlıya sahip çıkmak varmış kaderimde,  şansımda  demekki. Aramıza hoşgeldin Tombiş :)