30 Nisan 2010 Cuma

Maskeliler


Bir an bile gözümü sahneden ayır(a)madan izledim bu oyunu.
İsrail-Filistin arasındaki savaşın , Filistinliler'in hayatından,Filistinlilerin bakış açısıyla yorumlamış hali oyun.Yazar ise İsrailli , İlan Hastor.
1990 yılında , İsrail tarafından işgal edilmiş Samara köyünde , 3 erkek kardeşin yarım gün içinde yaşadığı diyaloglardan ; koca bir yaşamı anlıyoruz,sorguluyoruz.
İşgal, savaş gibi kavramların , aileleri ve insanları ne hale getirdiğini görüyoruz.

İdealizm , para kazanma hırsı , rahat yaşama sevdası , erdem , vatan sevgisi , kardeşlik,kuşku gibi konular üzerine oyun bitse bile sorgulamalar yapıyorsunuz.

Oyuncuların performansı , dekor , ışıklar , kostüm , ses , yönetmen ; harika bir oyundu.
Tek perdelik oyunları daha bir sever oldum son zamanlarda , bu anlamda oyun bir artı puanı daha hak ediyor ;)

Malesef bu sezon Şehir Tiyatroları'nın sonuna geldik.
Umarım önümüzdeki sezon da sergilenir , tavsiye ediyorum kaçırmayınız ...


"Bir baktık ki , hem dosta hem düşmana sessizlik çökmüştü.Her iki yanda da yalnızca anneler ağlıyordu"
Bertolt Brecht

29 Nisan 2010 Perşembe

it's the muppet show with our very special guest star ! :)


Küçükken TRT1'de yayınlanan Muppet Show'un hastasıydık abimle.
Miss Piggy , Kermit , sürekli şovu eleştiren iki yaşlı adam .. :)
Geçen aylarda gittiğimiz soğuk memleket Prag'da , kukla şovlarıyla ısıtmıştık içimizi.
İstanbul'umda da bu etkinliğin olacağını duyunca , Mayıs ayı'na bir şenlik geldi :)
Arkadaş çocuklarından en ballısı Merto'mu o kibrit çöpü kalınlığındaki parmaklarından ibaret , yumuk , sıcak ellerini avcumun içine alıp ; götürücem bir kukla gösterisine. Onu eğlendirmeye görütüyorum derken , kendi gönlümü de eyliycem :)


13. Uluslararası İstanbul Kukla festivali hakkında daha fazla bilgi edinmek için BURAYA tıklayınız.

2 yaşındaki bir bızdıkla seyretmek için favorim :


SU KUKLASI / WATER PUPPETS
Vietnam National Puppetry Theatre
Vietnam
Süre :60’
Yaş :Her yaş grubu
Sözsüz
5, 6, 7, 10, 11, 12, 13, 14 mayıs 21:00
Taksim Meydanı
15 mayıs, cumartesi 21:00
16 mayıs, pazar 18:30
Ümraniye Meydan AVM

Pirinç tarlalarında çalışan işçilerin, kendilerini eğlendirmek için hazırladıkları minik şovlardan türedi. Dev bir havuzun içinde gerçekleşen oyunda, oynatıcılar kendilerini saklıyorlar. Sadece su üstünde hareket eden kuklaları görüyoruz. Ağzından ateşler saçan ejderha, dans eden kuşlar, balık tutan balıkçı, şarkılar söyleyen kızlar ve onlarca muhteşem kukla.

http://www.kuklaistanbul.org/program2.html

28 Nisan 2010 Çarşamba

Kül Bellek


Devlet Tiyatroları'nda sergilenen bu oyunun tanıtımı "Türkiye'nin yakın tarihi üzerine bir eleştiri" olarak yapılıyordu.
Evet yazar ve yönetmenin bu konuda bir çabası var , ancak mesajı çok net verebildiklerinden emin değilim.
Sanat sanat için midir , Toplum için mi ? Bu kavrama nereden baktığınıza da bağlı.

Benim oyundan anladığım , "Darbe , trafik terörü , töre-namus cinayeti , İstanbul'a göç ve bu göç eden insanların yaşadığı sıkıntılar , Türk aydınlarının yaşadığı zorluklar " gibi yakın tarihimizin gerçeklerine dikkat çekilmişti.

Bir kadın (Yeşim Gül) , bir adam (Bedir Bedir) . Rolden role giriyorlar yukarıda bahsettiğim olayları bize yaşatmak için. İkisi de gayet başarılıydı .
Dekor ve ışık da gerçekçi ve olması gerektiği gibi kurgulanmıştı.Kostümler seyircinin önünde değiştiriliyordu , bu da oyuna "özgünlük ve gerçeklik"  katmış bence.

Bir de oyun boyunca duyduğumuz sesler , fısıltılar vardı. Lost sever olarak bu kısım beni mest etti ! Tıpkı adada duyulan fısıltılar gibi , tiyatro salonunda oyuna dair fısıltılar/sesler duyuyorsunuz , etkileyici ...

Yeşim Gül'ün elinde bir silah vardı sürekli. Tiyatro oyunu dahi olsa sahnede silah'a gerek var mıydı ? Patladı patlayacak diye müthiş bir gerginlik yarattı bünyede , belki izleyiciye yaşatılmak istenen de bu duygu idi ama yine de silah hiç kullanılmamış olsaydı keşke.

1 saat 10 dakika süren tek perdelik bu oyunu keyif alarak izledim , dolu dolu 1 saatti. Tavsiyem , bu oyunu izlemeden önce kitapçığını edininz ve anlatılmak istenen hakkında bilgi sahibi olunuz .

İyi seyirler.

27 Nisan 2010 Salı

14. Afife ödülleri

Heyecanla bugünü bekliyordum.
İşte "14. Yapıkredi Sigorta Afife  Tiyatro ödülleri"nin sahipleri aşağıdaki gibi :

26 Nisan 2010 Pazartesi

Shutter Island

Çok severek izledim bu filmi , hatta bir kere izlemek yetecek mi ? Hayır.
Abim bize ilk geldiğinde onunla beraber bir kere daha izleyeceğim.
Gerilim , psikoloji , polisiye ve yönetmen koltuğunda Martin Scorsese ...
Beatiful mind'ı sevenler bu filmden de hoşlanacaktır diye düşünyorum. Aynı zamanda bana izlerken Togan Gökbakar'ın "Gen" filmini anımsattı .
En son ana kadar olan biteni anlamadım (saflık bendedir belki de ? :) ) , film bitti benim kafamda hala inanmak istemediğim gerçekler var .
Bir de söylemeden edemeyeceğim bu Hollywood filminde de , olmazsa olmaz "Nazi" görüntüleri vardı ... Bi vazgeçin artık , anladık ; yeter ...

23 Nisan 2010 Cuma

Egemenlik nedir ? Ve kutlu olsun !

Egemenlik : Devletin ülke toprakları üzerinde siyasi yönetim yetkisini kullanma hakkıdır.
Turkiye`de bu hakki BIZLER kulaniriz.(Buradan tartisacak cok sey cikar evet)



Bugun kutladigimiz Bayram, TBMM'nin açılışının birinci yılında kutlanmaya başlanan 23 Nisan Millî Bayramı ve 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla, önce 1 Kasım olarak kabul edilen, sonra 1935'te 23 Nisan Millî Bayramı'yla birleştirilen Hâkimiyet-i Milliye Bayramı ile Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin 1927'de ilan ettiği ve ilki Atatürk'ün himayesinde düzenlenen 23 Nisan Çocuk Bayramı'nın kendiliğinden birleşmesiyle oluştu.

En son 1980 darbesi döneminde Milli Güvenlik Konseyi, bu bayrama resmî olarak "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" adını verdi.
TBMM`nin acilisindan bu yana 90 yil gecmis !
Mustafa Kemal Ataturk ve o donemde egemenligimize katkida bulunmus herkes huzur icinde yatsin ...

22 Nisan 2010 Perşembe

Dünya günü



Google'a girdiğimde farkettim , bugün "Dünya günü" imiş.
22 Nisan Dünya Günü, ilk olarak San Francisco’da 1969 yılında düzenlenen Ulusal UNESCO Dünya Konferansında John McConnell tarafından Dünyamızın yaşamı ve güzelliğini kutlayarak karşı karşıya kaldığı çevresel tehditlere dikkat çekmek amacıyla bir Dünya Günü düzenlenmesi fikri ile ortaya çıkmıştır.
Çevreci bir yaklaşım en nihayetinde ve bu yüzden Google'ın desteklemesi çok hoşuma gitti.
Yerli ve yabancı gazetelere şöyle bir göz attığımda ise , bugünle ilgili hiç bir habere rastlayamadım . Buna Greenpeace'de dahil.Kimse dikkate mi almıyor nedir,yoksa sadece Google mı kutluyor anlamadım ?

Sonuç olarak "farkındalık" oluşturmak için güzel bir fırsat. 
Belki birinin aklına "haftasonu bir fidan dikmek" düşer , yada ben gibi bir başkası Cam-Kağıt ve Plastik çöplerini ayrı torbalarda saklamaya başlar artık.

Dünya günü vesileyle Dünya ile ilgili bir kaç bilgi yayınlayayım dedim :

  •  Güneş Sistemi'nin Güneş'e uzaklık açısından üçüncü sıradaki gezegenidir.
  •  Üzerinde yaşam barındırdığı bilinen tek doğal gök cismidir.
  • Tek doğal uydusu Ay' dır.
  • Yapılan araştırmalar sonucu gezegenimizin yaşı 4,5 milyar yıl olarak hesaplanmıştır. (Ben ise sadece 28 yaşındayım :o )
  • Dünya'nın üzerindeki topografik oluşumlar ve kendi ekseni etrafındaki eksantrik hareketi nedeniyle düzgün bir geometrisi yoktur.
  • Ekvatorun şişkinliği yüzünden Yer'in merkezinden en yüksek nokta aslında ekvatordadır.
  • Dünya kendi çevresinde (23 saat 56 dakika 4,098903691 saniye)[1] ve güneş çevresinde (365 gün, 6 saat, 48 dakika) hareket eder.
  • Günlük ve yıllık hareketlerine bağlı olarak gece, gündüz, mevsimler, kayaçların oluşması ve diğer canlılık ve biyolojik olaylar gerçekleşir. Mevsimlerin oluşmasında etken ise 23 derecelik eksen eğikliğidir.
  •  Dünyanın yüzölçümü 509.200.000 kilometrekaredir. (Bizim ev 110 m2 :) )
  •  Kuzey kutup çevresinde karalarla çevrilmiş bir deniz, Güney Kutup çevresinde denizlerle kuşatılmış bir kara parçası vardır.




21 Nisan 2010 Çarşamba

Aya Yorgi ve 23 Nisan

Son yıllarda Aya Yorgi benim içi Çeşme,koy ve harika deniz demek .
Bir İstanbullu olarak bildiğim ilk Aya Aorgi ise Büyükada'daki kilisedir.
Benim hiç , 23 Nisan günü ada'ya gitmişliğim yoktur , (evde paşa paşa Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Şenliklerini izlerim :P ) ama yine de merak ederim , nedir bu vapurları tıklım tıkış dolduran insanları amacı ? Gelelim araştırmacı gazeteclik yazımıza :)
Büyükada'nın tepe noktasında bulunan Aya Yorgi Manastırı 1751 yılında inşa edilmiş , Aya Yorgi Kilisesi ise 1905 yılında.
Tüm bilimsel verilerimiz burada son buluyor :) , bundan sonra okuyacaklarınız inanç ve yorumlardan oluşmaktadır.
İşte o çok gizemli hikaye :
Kilise Hristiyanların Meryem Ana'dan sonraki 2 . Hac merkezinden biri kabul ediliyormuş.
"Bizans zamanında Aya Yorgi kilisesi işgal atında kalmış ve keşişler bu kilisedeki kutsal eşyaları toprağın altınag ömerek saklamışlar.
Yıllaar yıllar sonra bir çoban rüyasında bu kutsal emanetleri ve nerede gömülü olduklarını görmüş , Büyükada'ya giderek yokuşu tırmanması ve çan sesi duyduğunda ise bulunduğu yeri kazması talimatını almış yine rüyasında tabi.
Tek başına , hiç konuşmadan , Büyükada'daki o yokuşu tırmanmış ve tepeye yaklaştığında çan seslerini duymuş. BAşlamış kazmaya veee kutsal emanetleri bulmuş."
Bu emanetler halen kilisede sergilenmekte imiş.

İnsanlar neden 23 Nisan'da bu kiliseye gidiyor derseniz , Ortodokslar kendileri için kutsal bir gün olduğundan. Geri kalanı bilemiyorum :)

Ben kilisenin hemen yanındaki mekanı çok başarılı buluyorum .Yıllar önce bir keresinde oturup yemek yemiştik , kesinlikle tavsiye ederim.Özellikle'de Bozcaada'dan özel olarak getirttikleri şarabı tadın. Yoksa Gökçeada'dan mı getiriyorlardı ? :)

Bu 23 Nisan'da da insanlar yokuşu tırmanırken bir makara ipi boşaltacaklar yola , çalılara çaput bağlayacaklar ... Ben orda olmayacağım için göremeyeceğim :) Oaya gidecek , gidemeyecek yada gitmeyecek herkesin duaları kabul olsun.


KAYNAK

19 Nisan 2010 Pazartesi

Haydi lilililili lili yar

Pek sevgili arkadasim Burcumm , calistigi sirket olan Turkcell`le (gecen haftalarda) bagladi beni oryantale :)
Sirketleri , 2 gunluk bir Workshop ayarlamis . Dersimiz oldu oryantel, hocamiz Nesrin Topkapi omre bedel :p !
Bu korkunc guzelleme`den sonra , hala okumaya devam eden varsa :) neler yaptigimiz anlatayim .
Ilk gun Nesrin Topkapi bize , elimizi kolumuzu hanim hanim yukari kaldirim kivirmayi ogretti . Bir de oldugumuz yerde ileri , geri gitmek suretiynen havali olmayi ! O nasil oluyo deneyin , burda yaziyla nasil anlatayim ? :)
Biz Burcu ilen ogrendigimiz iki figure binaen , hemen Mezdeke`yi olusturmaya calistik .

2. gun ise Nesrin Topkapi bize , elimizdeki şalı saga sola cevirmeyi , omuz atmayi gosterdi.
Çok keyifli idi , uzun süreli kurslar bana göre değil . Aslında 30 dakikadan fazla dikkat isteyen hiç bir şey bana göre değil :) Bu anlamda kısa süreli bir eğitim olması benim için en güzel kısmıydı.
Daha fazla bilgi steyenler : http://www.dancentrum.com/

17 Nisan 2010 Cumartesi

İzmir'de ilkbahar

Enginciğimle öğlene doğru çıktık İzmir'in güneşli caddelerine doğru yola.O ne sıcaktı öyle , burada t-shirt'le dolaşmanın zamanı gelmiş bile.Attık üstümüzden İstanbul'dan getirdiğimiz fazlalıkları , vurduk kendimizi Alsancak'a .
Öncesinde 15. İzmir Kitap Fuarı'na uğradık.
Fuar alanına ilk kez giren ben  , göl,lunapark ve park alanlarını görünce bi hayli etkilendim ve çook beğendim.
Kitap Fuar'ında Hıfzı Topuz'un da kitap imzalayacağını duyduuk ve sabırla beklemeye başladık.

Ne mutlu bana kendisiyle az da olsa sohbet edebildik.
En çok hoşuma giden ise eve döndüğümüz Hıfzı Bey'in bir kitabı imzalarken benim için kullandığı sıfat oldu :)

17-25 Nisan tarihleri arasında İzmirliler bu fuarı gezebilir .

15 Nisan 2010 Perşembe

Kabare


Şehir Tiyatroları'nın geçen sene'den bize armağanı bu müzikal.
Konuyu bilmeden gittim , o yüzden tıpkı oyunun bir yerinde , oyuncunun birinin söylediği gibi
"Yani politika falan mı?.. Ama bunun bizimle ne alakası var ki?"
:)
Mert Turak bize konuyu anlatıyor , şarkı söylüyor , dans ediyor.Rolünün hakkını da çok güzel veriyor. Kendisini ilk defa Yaşar ne yaşar ne yaşamaz'da izlemiştim , (sanırım Leonca ile Lena'da da oynamış ama hangi roldeydi  hatırlamıyorum) bu bilinçli olarak izlediğim :) 2. oyunuydu. Çok yetenekli olduğunu düşünüyorum , bu sene Afife ödülleri'nde Yılın En Başarılı Müzikal ya da Komedi Erkek Oyuncusu olmaya aday.Rakipleri ise Zafer Algöz ve Serhat Mustafa Kılıç.Bence Mert Turak alacak bu dalda ödülü , bakalım göreceğiz ; daha fazla Mert Turak bilgisi için kendi sitesini BURAYA tıklayarak ziyaret edebilirsiniz.


Diğer başrol oyuncusu Senan Kara Tutumluer . Kim kimi kiminle'deki , sorumsuz ama tatlı evkadını roluyle çookk beğenmiştim yıllar önce onu da tiyatro sahnesinde izlediğimde. Bence yine iyiydi , çok yakışmış rolüne . 1972 yılında Lisa Minelli bu müzikalin sinema filminde oynadığı Sally rolü ile "en iyi kadın oyuncu" ödülünü almış.Lisa'yı izleyip , Senan Hnm.'ı bir daha değerlendirmek gerekebilir :)


Oyun,ikinci dünya savaşı öncesi Berlin'i anlatıyor.Daha önce de söylemiştim , Nazi'lerle ilgili bir film,tiyato vs. görmek artık bende bıkkınlık yarattı.O sebeple , politik göndermeler vs. kısmı beni çok etkilemedi oyunda. Bir Amerikalı yazarın gözünden 1960'lı yıllarda , "Ben bir fotoğraf makinasıyım" adlı oyundan , müzikal olarak uyarlanmış "Cabaret".


Dekor , ışık , oyunculuk , müzik , kostüm , koreografi ve özellikle makyaj başarılıydı. Genel olarak ben çok beğendim.
Bir evvelsi akşamdan uykusuz olan arkadaşlarım ise , oyunun 3 saat süreceğini duyunca kısa süreli bir travma yaşadılarsa da , sonlara doğru toparladılar. 20:30'da başladı , 23.15'te bitti . Bu kadar uzatmaya gerek yoktu bence de, 2 saatte toparlayabilirlerdi :)
Müzikalde oynayan her bir kişi rolüne , repliğine oldukça hakimdi . İzleyenlerin keyifli bir "ÜÇ SAAT" geçireceğini düşünüyorum .
İyi seyirler...

14 Nisan 2010 Çarşamba

Tuluyhan Uğurlu konseri

Bu haftasonu İzmir'imle hasret gidereceğiz. Çeşme'nin temiz havasını soluyup sevdiklerimle birlikte vakit geçirmenin tadını çıkartacağım için birazdan detaylarını vereceğim etkinliğe maalesef(mi desem?) katılamayacağım .
Daha önce kendisini dinleyerek , tabiri caizse huzura ermiştim Haydarpaşa Gar'ında bir bahar akşamı...
Umarım bu haftasonu da aynı duygu seli :) oluşur.


Piyanist-besteci Tuluyhan Uğurlu, 2006'dan beri yurt içi ve dışında 250'nin üzerinde konserde seslendirilen 


Dünya Başkenti İstanbul isimli eserini 17 Nisan 2010 Cumartesi günü saat 15.00 ve 18.30'da aynı gün iki ayrı seansta 


Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde seslendiriyor. Dünya Başkenti İstanbul, Beyazıt konserinde Tuluyhan Uğurlu’ya 


kavalda Murat Toraman, yaylı tambur ve perdesiz gitarda Uğur Varol, viyolada Doğukan Çokşeker, kontrbasta Umut Sel eşlik edecekler. 
17 Nisan 2010 Cumartesi
Birinci Seans: Saat 15.00
İkinci Seans: Saat 18.30



Biletler Biletix'te ama ben Biletix'ten bilet almayı ve onların bizden aldıkları GEREKSİZ hizmet bedelini desteklemedeğim için ; alternatif bir dağıtım kanalı öneriyorum :) 

İNDİRİMLİ BİLET İÇİN ayseengez@tuluyhanugurlu.com adresine mail atabilirsiniz.



Daha fazla bilgi için BURAYA tıklayabilirsiniz .

13 Nisan 2010 Salı

Bir küçük dize



Amerikalı bir şair , Robert Frost. 
Sabah bir kaç dizesini okudum ... :) Paylaşmadan olmaz !


"bağışla ey tanrım, sana yaptığım küçük şakaları
bağışla ki ben de bağışlayayım senin bana yaptığın büyük şakayı"



("forgive, o lord, my little jokes on thee and i'll forgive thy great big one on me")



11 Nisan 2010 Pazar

Blogger etiketleme hakkinda bilgi


Bir arkadasimiz , sag taraftaki `Etiket bulutu`nu nasil yaptigimi sormus,ben de baskasi da faydalanir bir gun diye buraya yazayim dedim.
Ben blogum ile ilgili bir cok puf noktayi Eda Suner'in sitesinden ogrenmistim , sagolsun :)Blogger ile ilgili ipuclarini ogrenmek Isteyen buraya da goz atabilir.

ETIKET olsturma adimlari :

Yerlesim sekmesinin altinda 'Gadget ekle` butonuna tiklayin.

Bu gadget'lar icinde `ETIKETLER` baslikli olanini bulup , sol ust kosesindeki + arti isaretine tiklayin.

Boylelikle Etiketler bolumunu sitenize eklemis oldunuz , gelelim diuzenleme kismina :


Goster seceneginde TUM ETIKETLER'i secerseniz , o postun altina ne yazmissaniz hepsi etiketler bolumunde gorunur. Benim gibi uzun uzun etiket giriyorsaniz yazilarin altina , bu etiketler bolumunuzun karman corman ve anlasilmaz olmasina neden olacaktir.











Kendinize ornegin 10 adet etiket basligi belirleyip , orn : Moda , spor , alisveris , kitap vb. sadece bunlarin ETIKET`ler kisminda gorunmesini saglayabilirsiniz. Bunun icin Secilen etiketler butonunu secip , hemen altta bulunan DUZENLE linkine tiklamalisiniz.




Arama motorlari sayesinde , sitemi daha cok kisi ziyaret etsin diye ; etiketler kismina postumdaki konuyu ozetleyen anahtar kelimeler giriyorum. Ama bu anahtar kelimeler ETIKETLER basliginda gorunsun istemiyorum . Anliyorsunuz beni degil mi ??? (Beyaz`in psikopat tiplemesi :) )
Bu sebeple etiket olarak yazdigim her cumle/cumlecik bu listede yer alsa da , ben sadece ETIKET olarak sitemde gorunmesini istediklerimi tikliyorum.












Ornegin bu post`un altina bir cok etiket yazacagim. Ancak asagida yazdigim etiketlerden sadece bir tanesi bu listede secili oldugundan (Blog dunyasi harikalar diyari) , o etiketin altindan bu yazim gorunecek.
Not : Eger etiket olarak hem `Blog dunyasi harikalar diyari` hem de `kitap kurdu` yazsa idim. Bu yazim her iki etiketin altinda da gorunecekti.


Umarim aciklayici olabilmisimdir. Kolay gelsin ... 

10 Nisan 2010 Cumartesi

Corvette'imi garajdan cikarttim

Havalar isindi bile ! Bugun 1 saat keyifli keyifli gezdim sahilde , hatta yuzum yanmis bile azcik.
Deniz kenarinda , temiz havayi cigerlerime cekerek gezdim ya , var mi benden mutlusu dunyada ?

He bu arada,sizi pembe Corvette'imle tanistirayim :


Paten , badminton , plastik top , 5 tas:) , frizbi , bisiklet , ip ... Kimin nesi varsa artik , hele ki Anadolu Yakasinda oturuyorsaniz ,pazar sabah kahvaltisindan sonra ne guzel aktivite olur sahile vurmak kendini! Hiiicc uzak yerlere tatile gitme heveslerine aldanmayin. Cennetten bir kosedeyiz , ben gozlerimle gordum :)


Sonuc olarak ben corvette'imi garajdan cikardim. Yollarin ustasi , sahilin hastasiyimdir artik . Yasasin spor !

9 Nisan 2010 Cuma

İstanbul, gönüllüsünü arıyormuş

Gönül ister ki tüm dünyayı gezeyim , ondan sonra bunu bir daha söyliyeyim ama :) Benim bildiğim İstanbul'dan daha güzel'i yok "şehirler" arasında.
Evet trafik sorunundan ben de haberdarım :p yine de bu şehrin güzelliğine gölge düşüremiyor kabul edelim.
İstanbul ,Avrupa Kültür Başkenti  bu sene biliyorsunuz.Ve bu kapsamda etkinlik ve organizasyonlarda yer alacak GÖNÜLLÜ'ler arıyorlar.
Var mı kendine meşgale arayan ? İşte adres ,işte sosyalleşecek platform : www.istanbul2010gonullu.com

Bir de blogları var , incelerken çok hoşuma gitti. Özellikle organizasyon becerisi olan yada bu becerisini geliştirmek isteyen arkadaşlara göz atmalarını,katılmalarını tavsiye ederim , iyi eğlenceler :)
http://2010gonullu.blogspot.com/

7 Nisan 2010 Çarşamba

Tiyatro'nun ödülleri ...


26 Nisan 2010 tarihinde, bu yıl 14.sü düzenlenen " Afife Tiyatro Ödülleri" sahiplerini bulacak.

14. Yapı Kredi Sigorta Afife ödülleri adayları

Yediğim meyvenin çekirdeği bile değerli ! :)



Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar. bu sene (2010) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacak, yani toprağın bereketinin yüksek olacağı bir yıl. .

Bu nedenle  yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin. Mümkünse  herhangi bir yerde toprağın 10  cm altına gömün.  Üzerine de bir bardak su dökün.

Gömme imkanınız yoksa bi poşette bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın ( yada arabanıza koyun) arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir J aksine çevre için yeni hayattır. Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklar ve besler…


Yapacağınız en kötü  hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir ! Bunu bunu yapmayın ve yaptırmayın.


Yapılan çalışmalarda doğaya başıboş atılan yada dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının  yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış.


En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılması, ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servet...
Daha yeşil bir ülke için, daha temiz hava için, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği   gömelim, savuralım, fırlatalım…


Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor,  Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.  


Poşete koymadığınız her çekirdek için şimiden teşekkürler,


DGD
Doğa Gönüllüleri Derneği 

5 Nisan 2010 Pazartesi

Paskalya

Bana bir mail geldi bu sabah. Paskalya için çocuklara şenlik düzenleniyormuş , yumurta boyanıyormuş vs.
Hep duyarım Paskalyayı da  , neden kutlanır bilmem. 
Nevruz'un detayı ile ilgili merakım gibi Paskalya'yı da araştırdım , ilgilenenler için olay özetle şuymuş :


Hristiyanlar için en eski ve önemli Bayram olan Pasklaya'yaı (Kıyam Yortusu,Diriliş günü) , İsa'nın Çarmıha gerildikten sonraki 3. gün dirildiğine inanarak ve her sene Mart sonu Nisan başı kutlanırmış.
Hristiyan alemi birbirine genellikle çikolatadan yapılan Paskalya tavşanı ve Paskalya yumurtası hediye ederek ayrıca Kiliselerde ayinlerle, bu bayram kutlanırmış.
Paskalya Günü için evlerde özel çörekler (Paskalya çöreği) yapılır; yumurta (boyalı paskalya yumurtası) haşlanır; mumlar yakılır; dualar okunur.




Süryanilerin temmuz ayında kutladıkları Meryem Ana Paskalyası adı verilen yortu da Paskalya kavramı içine girer.
Ayrıca bu bayramın aslen ve ilk olarak, Museviler'in Mısır köleliğinden kaçışı sonrası , Museviler tarafından  tarafından kutlandığını söyleyenler de var.

Noel'i kutlamamızdan bir farkı yok aslında, Bahar'ın gelişini müjdeleyen yanıyla da Nevruz'la benzeşiyor.
Şimdi bu bilgiler ışığında , Komşum Hatçe Teyze torununu ,bana mail ile bilgisi gelen yumurta boyama şenliklerine götürür mü bilemem.
 Götürürse de bu adetin neden ve niçin yapıldığını merak eder mi , bilse de önemser mi ? gibi sorularla , Hristiyan aleminin Paskalya Bayramını kutluyorum ... (yurtdışında yaşayan arkadaşlarımın da bu vesileyle tatil yapıyor olmalarını da kıskançlıkla izliyorum :) )


Sevgiler..


Kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/Paskalya


Katılmak isteyenler için ,sabah bana gelen maildeki bilgiler :



4 Nisan - 10 Nisan arası kutlanan bayramların en renklisi Paskalya, baharın kesin habercisi

 Bu sene Paskalya ruhunu ailesi ve arkadaşlarıyla paylaşmak isteyenler için yarın (4 Nisan Pazar) Café Swiss ve Chalet'de harika bir brunch'ta buluşuyor. Çocuklar bir atölye çalışmasında alarak geleneksel Paskalya kurabiyesi yapmayı öğreniyor, sonrasında otel bahçesinde saklı Paskalya yumurtalarını arıyorlar. Palyaço ve çocuk oyun alanı, tüm ailenin eğlenceli bir gün geçirmesini sağlıyor. Güzel havaların tadını çıkarmak için daha iyi bir bahanen olamaz!
(0212) 326 1100 / 3305
Bayıldım Caddesi 2, Maçka
www.swissotel.com/istanbul

Kız Kulesi'nde de bu tarihlerde dopdolu bir etkinlik var. Bereket sembolü olan tavşanlı çikolata, rengarenk boyalı yumurta, leziz paskalya çöreği ve ulaşım dahil 22 TL. Niyetçi tavşanlardan, karikatür çizimlerine ve yumurta yarışmalarına kadar her şey düşünülmüş. Çocuklar hayal dağarcığını geliştirirken sen de boş durma; manzaranın ve o nostaljik dokunun tadını çıkar.
(0216) 342 47 47
www.kizkulesi.com.tr

3 Nisan 2010 Cumartesi

District 9



O nasil filmdi oyle ? Izlemedim ben, orada yasadim .

Izledigim en guzel filmlerden biriydi benim icin .
Farkli bir bakis acisiyla uzayli hikayesi izlemek keyif verdi.

Hic bir yorum yapmiycam filme dair , tadinizi kacirmayayim . Ben konuyu hic bilmeden izledim , ondan bu kadar etkilendim sanirim . Ben size ters kose olayi var filmde surekli diyim , o kadar .

Bilmem bu konuya hic kafa yordunuz mu , yada ilginizi ceker mi ? Bir gun uzayli gorseniz , yada onunla yasamak zorunda kalsaniz (Alf'i dusunun , sevimli de olabilir :)) Korkar misiniz , dislar misiniz , benimser misiniz ?
Neye benzedigine bagli degil mi ... Ilk olarak gorunusleri onemli olur , sonra niyetleri , davranislari vs. vs.

Bu film insana sunu da dusunduruyor :
Uzayli da olsa insan insandir  :)

2 Nisan 2010 Cuma

Migros , bana bundan yapar mısın ?

Hem kilo veririz , hem de arabada yer olmadığından daha az alışveriş yaparız.
Etek giyince kullanılmaz , benim için tek sakıncası bu :)

1 Nisan 2010 Perşembe

Ben bugün 'mim' gördüm



Tamam artık anlamını biliyorum.
her seferinde böyle bir trip lere giriyorum , "yok mim neymiş bilmiyormuşum da"  , aman mim geliyormuş hep ben cevaplıyormuşum da" :)
Ben bugün Sinem'den gelen "mim" i gördüm.
Bir poker oyuncusu edasıyla ağzımdan dökülüyor kelimeler : "Mimini görüyorum Sinemciğim " :)

İlk kural : Sana mim gönderen sitenin link'ini ver : www.sanatnotlari.blogspot.com


7 yaratıcı blogger ödüllendir : Ben bu blogların varlığından son derece keyif alıyorum !
Candy kurabiyem (o ne güzel kurabiye süslemektir öyle ! )
Kolay Hayatlar (bir ödül de benden)
Sanat Notları (evet geri gitti farkındayım ama kurallar arasına bunun aksi bir madde yoktu :p)

 Kendiniz ile ilgili 7 ilginç şey yazın :
  • İçimde bitmek bilmeyen bir merak ve heves heves var , ben bile şaşırıyorum :o 28 yıldır bir durmadı yani "aaa o ne , ben de yapabilir miyim,bu neymiş ki , yarın başlıyorum " diyen ses
  • 3 gün makarna yemiyim 4. gün ellerim titriyo. Makarna olmadan yaşamıma nasıl devam edebilirdim bilmiyorum , ben bir bağımlıyım :)
  • İçimden geçen bir şeyi , mutlaka ama mutlaka söyleme/paylaşma ihtiyacı hissediyorum. Ben aynı zamanda bir dışavurumcuyum :)
  • olmayacak bir yerde , aklımdan geçen saçma bir düşünceyi pat diye söyleyecekmişim gibi geliyor bazen.Korkuyorum ... :) (Bunu bir psikolog okuyorsa , kendisiylen görüşmeye hazırım :))
Pek de ilginç biri değilim galiba , beni bu sıkıcı gerçekle yüzleştiren mim yaratıcısına teşekkürler , 4'te kaldım işte :)
İnsanoğlu şaşar - beşer , bir gün her şey değişir . Bakmayın bu 4 maddeye , şartlar değişirse ben de değişebilirim , şu anki gözlemlerimi aktardrm işte naçizane diyerek ve faelsefe yaparak bir mim öyküsünün daha sonuna gelmiş bulunyoruz .Esen kalın :p