13 Temmuz 2016 Çarşamba

Fransa - Cote D'azur - Provence / ARLES

Ressamlar arasında en çok Van Gogh'u seviyorum.
Canım yazık, hem içli, hem yetenekli, hem de erkenden göçüp gitmiş bu diyardan. (fonda bağlama sesi)
Van Gogh'un resimlerine sık sık konu ettiği, 36 yıllık ömrünün bir bölümünü geçirdiği kasaba ARLES.
Marsilya'ya kadar gidildi ise mutlaka görülmeli. Van Gogh Müzesi, Sanat Galerileri ve güzel Cafeleri ile tam bir Fransa havası yaşatıyor.









11 Temmuz 2016 Pazartesi

Fransa - Cote D'azur - Provence / MARSIYLA - MARSEILLE

Merhaba,

Bu satırları size Saint Tropez'den yazıyorum.
Bu seferki seyahatimizi detaylıca yazmaya karar verdim. Rotamız çok güzel ve arkadaşlarımızdan detay bekleyenler var. Marsilya'dan, Roma'ya uzanan serinin ilk şehri ile başlayalım o zaman!

Türk Hava Yolları ile, 3 saatte, çok güzel bir Temmuz öğleninde Marsilya'ya vardık.


Havalimanı Atatürk Havalimanı'na kıyasla daha küçük, şehir merkezine de ortalama bir uzaklıkta. Taksi ile yaklaşık 50 EUR. Bir de 15 dakikada bir kalkan ve 25 dakikada merkeze giden otobüsler var, kişi başı 9 EUR. Araba kiralamak en iyisi sanki, havalimanında Avis, Hertz vs. bir sürü şirketin ofisi vardı.


Biz gittiğimiz gün EURO2016'nın yarı finali vardı, Almanya ve Fransa oynuyordu, o yüzden herrr yer Alman turistti ve merkez baya şenlikliydi.

Hemen Port'ta bulunan dev aynaya gidip pozumuzu verdik :)

Sonra başladık yürümeye... Günlerden 7 Temmuz'du, İstanbul kadar sıcak değildi, ama çok da sıcaktı yani. (Kafanız karıştı mı? :)) Şapka şart.
Şehir yürümeyi çoookk sevmiyorsanız, o kadar da 'her yeri yürüyerek 1 günde gezerim'lik değil bizce. Bizim yanımızda 5 yaşında bir yakışıklı vardı gerçi. Ama yine de ayaklarımız -gerçekten- su toplamasına rağmen, bizim göremediğimiz yerleri oldu. Notre Dame Kilisesi gibi...
Belki şehrin ortasından geçen tramway'a binmek faydalı olabilir.

Sokakları kalabalık ve biraz pis idi. Bilirsiniz işte, istenmeyen kokular :(, yerde izmaritler falan.
Neyse, Hemen Port'ta bir atlı karınca gördük. Oğlan'ın en mutlu olduğu yer lunapark ve türevleri, kaçırmadık tabi.


Sonra yürüyerek vardık -Longchamp Sarayı- na. Beni çok etkiledi, müze kısmı kapalı idi ama şu heykellerin güzelliğinin, devasalığının, sanatsallığı?



Sıra geldi sokaklarda kaybolmaya. Panier bölgesi bunun için ideal.



Saint Vincent-du-Paul Kilisesi
Cathedral de la Major

Çok aşırı lezzetli, inanılmaz değişik ortamı olmadıkça; restoran önermeyi sevmiyorum. Siz bundan 2 sene sonra gideceksinizdir, benim önereceğim yer el değiştirmiştir, yeni daha iyi bir yer açılmıştır vs. Sonuçta 'Foursquare', 'Tripadvisor' bu ihtiyaç için var, kullanalım :)

Sevdiklerimize bu sefer magnet değil sabun alıyoruz, bu arada Loccitane burada çook fazla göreceğiniz bir dükkan.
Foto kaynak: http://www.newenglandsoaps.com/tag/marseille-soap/

Plaja gitmedik hiç vaktimiz olmadığı için ama Port'ta tekne turu satıyorlardı, onlarla güzel koylara gitmek aklımızda kalmadı değil!

Göremediğimiz önemli yerler de vardı, sizin daha fazla vaktiniz varsa kaçırmayın:

  • IF Adası. (Port'ta 10 Eur'ya götürüp getiren tekne turu vardı)
  • Cantini Müzesi

Gitmeden şu bloglara da göz atabilirsiniz, güzel tavsiyelerde bulunmuşlar:

  • http://www.birinciblog.com/akdenizli-fransiz-kenti-marsilya/
  • https://gezimanya.com/fransa/marsilya
  • http://www.cokgezenlerkulubu.com/city/view/marsilya/613


Büyük,tarihi ve güzel Marsilya'yı geride bırakıp, ertesi sabah Saint-Tropez'e doğru yola çıkıyoruz. Hazır mısınız? :)