30 Ağustos 2010 Pazartesi

62. EMMY ödülleri / Kazananlar tam liste :)

Böyle sakin sakin, sunucuların profesyonelliklerini konuşturduğu, ödül alma anında sahnede karmaşanın yaşanmadığı, dizi kalitesi birbirinden yüksek olduğu için 'aman da ödülü o almasaydı bu alsaydı' diye tartışabileceğimiz bir ödül törenimiz olur mu bizim de sizce?

Bu yıl 62.'si düzenlenen EMMY ödül töreninin sunucusu ünlü talk-showcu Jimmy Falllon.



Yine Mad Man en iyi drama dizisi ödülünü aldı. Seyretmediğim için yorum yapamıyorum ama 'yeter artık başka bir dizi alsa şu ödülü' diyener çoğunlukta.

İşte ödüller :

DRAMA
En İyi Dizi                                     : Mad Men
En İyi Erkek Oyuncu                    : Bryan Cranston/Breaking Bad
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu    : Aaron Paul/Breaking Bad
En İyi Kadın Oyuncu                    : Kyra Sedgwick/The Closer
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu    : Archie Panjabi/The Good Wife
En İyi Senaryo                              : Mad Men
En İyi Yönetmen                           : Steve Shill/Dexter (The Getaway)





KOMEDİ
En İyi Dizi                                    : Modern Family
En İyi Erkek Oyuncu                   : Jim Parsons, The Big Bang Theory
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu   : Eric Stonestreet/Modern Family
En İyi Kadın Oyuncu                   : Edie Falco/Nurse Jackie
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu   : Jane Lynch/Glee
En İyi Yönetmen                          : Ryan Murphy/Glee (Pilot)




TV FİLMİ ve MİNİ DİZİ
En İyi Mini Dizi                       : The Pacific
En İyi TV Filmi                        : Temple Grandin
En İyi Erkek Oyuncu                : Al Pacino/You Don't Know Jack 

En İyi Kadın Oyuncu                : Claire Danes/Temple Grandin
En İyi Yönetmen                     : Mick Jackson/Temple Grandin







DİĞER
En İyi Variety Show                 : The Daily Show/Jon Stewart
En İyi Reality Show                  : Top Chef
En İyi Animasyon                    : Disney Prep & Landing






Çağan Irmak'ın yeni filmi : PRENSESİN UYKUSU

Çağan Irmak yeni bir soluk Türk Sineması için.
Yönettiği filmlerle toplumun her kesimine hitap eden işler yapabilmiş olması benim için etkileyici.
He ben yerlere göklere sığdıramayanlardan değilim ama hem gişede böylesi başarı yakalayıp hem de Recep İvedik gibi olmadan, seviyeyi koruyarak iş yapabilen varsa buyursun çıksın bir adım öte.
(Recep İvedik'in ilk iki filmini seğrettim, güldüğüm sahneler de var ama yine de hakkında yapılan olumsuz eleştirilere katılıyorum)
Bu konuyla ilgilil Venedik Film Festivaline günler kala, 1 Eylül'de yeni sayısı çıkacak olan Ajanda Dergi'de Sinem'in el attığı inceleme yazısını somut örnekler eşliğinde okuyabilirsiniz. 

Heh Çağan Irmak diyorduk... En sevdiğim iki Filmi Ulak(2007) ve Issız Adam(2008)


Diğer uzun metrajlı sinema filmleri ise sırayla :
Çilekli Pasta (2000)
Bana Şans Dile (2001)  * Gerçekten şansa ihtiyacı var, oldukça kötü bir filmdi...
Mustafa Hakkında Her Şey (2004)
Babam ve Oğlum (2005)  * %100 ağlatma garantili :)
Karanlıktakiler (2009)


Veee 19 Kasım'da izleyicisiyle buluşacak olan son filmi Prensesin Uykusu.
Konusu : Sıradan görünen ama aslında rengarenk karakterlere sahip bir grup insanın birlik olup kaderi değiştirme çabaları...
Filmin başrollerinde Çağlar Çorumlu, Sevinç Erbulak, Genco Erkal, Alican Yücesoy, Şevval Başpınar, Ayşenil Şamlıoğlu, Funda Şirinkal, Baran Ayhan ile konuk oyuncu olarak Işıl Yücesoy yer alıyor.
Kendisini tiyatroda defalarca beğenerek izlediğim Çağlar Çorumlu'nun beyaz perdedeki oyuncluğunu heyecanla bekliyorum.

Filmin müzikleri REDD'in eline teslim.Zaten filme ilham veren de REDD'in 'Prensesin uykusuyum' şarkısı. Dinlemek için buraya tıklayın.

Ve gelelim bu filmin Post olma sebebine. Efendim 3 Eylül'e kadar Most Production ve Beyazperde.com'un sayfalarında bulunan oylama butonlarını kullanarak bu filmin afişinin hangisi olması istediğini belirtiyorsunuz ve afiş seçimine sizlerin beğenisi yön veriyor.
Güzel bir uygulama değil mi?

O 4 afiş ise aşağıdaki gibi :







Ben bu afişi oyladım 


27 Ağustos 2010 Cuma

Açlık Oyunları / The Hunger Games

Bir kitabı seçerken kriterleriniz nedir?Yada kitabı okuyup bitirdikten sonra üzerinizde nasıl bir etki bıraksın istersiniz?
Edebi dili olması, kurgusunun iyi yapılmış olması, sürükleyiciliği, öğretici olması vs. vs.




Şimdi bahsedeceğim kitap hakkında vardığım yargı net değil.Ama kesinlikle sürükleyici olduğunu söyleyebilirim.


Evet kitap sizi ilk sayfalarda kendine bağlıyor, durmadan boş vakit yaratıp okumak istiyorsunuz. Ayrıca kurgu da başarılı, şu an olmayan bir gerçeklikte yaşıyor kahramanlarımız.
Aslında bu kısım tartışılır, şu an olmayan dedim değil mi? Birilerinin refah içinde yaşarken, başka birilerinin yokluk çekmesi ...
Yazarımız burada toplumsal bir çözümleme yapmış mıdır bilmiyorum ama yaşananları okurken etkilenmemeniz elde değil.


Yine de bu kitapta diğer bestseller'lere nazaran olmamış diyeceğim bir yön var, ticari kaygılarının fazla olduğunu düşünmem belkide. Ya da bunu diyerek Suzanne Collins'e haksızlık ediyorum, bilmiyorum ...


Benim okuduğum, 3 serilik bir kitabın birincisiydi. Önümde okumam gerek 2 kitap, yani 1000 sayfa var ...
Önümüzdeki aylarda serinin 2 kitabı olan 'Ateşi Yakalamak' ı okuyacağım.




2011 yılında beyaz perdeye aktarılacak olan 'Açlık Oyunları' bir nevi survivor hikayesi. 


Kafam dağılsın dediğiniz an başlayın, kitabıı okumaktan başka bir şey düşünemeyeceksiniz.


Bakın Stephen King 'Açlık Oyunları' hakkında ne demiş ?
'Elimden bir türlü bırakamadım… Bağımlısı oldum'


Sanat Notları'nın kitap hakkındaki yorumunu merak ediyorsanız tıklayınız.

Not: Şu günlerde Kitapyurdu'nda kampanya var, Açlık Oyunları'nın yayınevi Pegasus'un tüm kitapları için kargo ücreti ödemiyorsunuz: Burayı tıklayabilirisniz.

26 Ağustos 2010 Perşembe

Revolutionary Road / Leonardo ve Kate'in bitmeyen çilesi ...



Genç kuzu Leonardo DiCaprio ile zarif güzel Kate Winslet'ın yıllar önce başrolünü paylaştığı, hala İZLEMEMEKTEN büyük keyif aldığım Titanic'ten sonra, Kate'in eşi Sam Mendes'in yönetmenliğinde 2008 yılında tekrar buluştukları film Revolutionary Road.


Bizim Türk filmlerine benzer bir havası.Örneğin, Vavien'de çözümlenen aile yapısı,karı-koca ilişkisi ve bu ailenin toplumun diğer bireyleri olan etkileşimi gibi.
(Ay birden nerdeyim ben konuşma mı yapıyorum bir panelde diye düşünmeye başladım)


Sam Mendes daha önce Amerikan Güzeli'nin de yönetmeniydi, dikkat et Sam'ciğim üstüne yapışmasın bu tarz.


İzlerken ister istemez yaşadığınız, oluşturduğunuz hayatı sorguluyorsunuz; her şey yolunda olsa bile.
Doğru yada yanlış kararlarımız ve seçimlerimizle varız, seçtiğimiz hayatı yaşıyoruz eninde sonunda değil mi?


Bakmayın yukarıda güldüklerine, aslında kasvetli bir film.Drama...
Biraz sarsıcıydı. 
IMDB puanı 7.6

23 Ağustos 2010 Pazartesi

BODY WORLDS / Orijinal Vücut Dünyası Sergisi

Benim için öğretici, Engin için ise keyifli bir sergi idi.
Okul yılları boyunca 5 üzerinden 3 aldığında havalara uçan, ders kitaplarının arasında hikaye/roman okuyan ben, onikiparmak bağırsağı, kılcal damar vs. gibi bilgilere İlkokul 5. sınıf öğrencisi nasıl şaşırıp 'aaa öylemiymiş' diyecekse, benzer tepkiler verdim.

Her insanın dış görünüşü nasıl birbirinden farklı ve benzersiz ise, sergide görünmeyen organlarımızın, vücudumuzun da farklılığı ve yapısı gösterilmiş.
Gerçek insan bedenleri özel bir teknikle (plastinasyon) korunup sergi modeli olmuş.Bu kişilerin/bağışçıların kimliği ve ölüm nedenleri açıklanmıyor.

Benim için en ilgi çekici noktalardan biri de örneğin bir normal/sağlıklı akciğerin bir de kanserli akciğerin yanyana sergilenmesi gibi bir organın birden farklı halinin anlatımının var olmasıydı.
Akciğer demişken, tabiki sigaranın zararları da vardı anlatılanlar arasında, hemen sergi çıkışında sigara içenlerin var olması da ayrı bir ironiydi tabi.
Minicik not: Bu konuyla ilgili ayrı bir post yapmak istiyorum önümüzdeki günlerde çünkü 1,5 yıldır hiç bir tütün mamülü içmedim,içme ihtiyacı da hissetmedim. Sigarayı mutlu bir şekilde bırakabilirsiniz emin olun.

Bodyworlds sergisi dünya üzerinde 30 milyonu aşkın kişi tarafından ziyaret edilmiş.
Velhasıl kelam, sergiden notlarım bu kadar.Ben çok beğendim, her kişiye de gitmesini tavsiye ederim.Aralık ayına kadar vaktiniz var.

Tam: 25 , öğrenci : 21 Lira. Mekan : Antrepo 3 Karaköy / İstanbul *
İstanbul Modern'in yanı
Kapıda bilet alabileceğiniz gibi aynı zamanda (maalesef) Biletix'i kullanabilirsiniz/ tlf : 0216 556 98 00


20 Ağustos 2010 Cuma

Son nefesim / Luis Bunuel


Öncelikle kitabı elimde 3 haftadır süründürdüğümü söylemek istiyorum. Hani öyle bir çırpıda okudum diyeceklerimden değil.
Anlatılanlar çok güzel, İspanyol yönetmen kendi yaşamını büyük bir içtenlikle yazmış kitabında.
Filmlerindeki çarpıcı sahneleri neden o şekilde tasarladığını, aslında filmin X bölümünde ne demek istediğini, geniş hayal dünyasını, ilişkilerini, çocukluğunu, yaşadığı çevreyi, dünyaya bakış açısını...
Ben en çok İspanya iç savaşı ve Franco hakkında neler demiş olabileceğini hayal ederek okumaya başlamıştım kitabı. Yakın arkadaşı olan Salvador Dali'ye o dönemki tutumundan dolayı oluşan kızgınlığını da net bir şekilde dile getirmiş.

Anılardan oluşan bir kitap olduğu için doğal olarak çok fazla özel isim var, bu kısımlardan dolayı biraz ağır gidiyor ama yönetmeni daha yakından tanımak için okunası.


ve 1900 doğumlu, gerçeküstücü/sürrealist usta yönetmenin filmlerinden bazıları :

  • Bir Endülüs Köpeği
  • Unutulmuşlar (Cannes'da en iyi yönetmen ödülünü aldığı film/1950)
  • Viridinia (Cannes'da altin palmiye/1961)
  • Burjuvazinin gizli çekiciliği (En iyi yabancı film Oscarı/1972)
  • Arzunun o belirsiz nesnesi

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Küçük manga ustaları yetişiyor

Geleneksel Japon kültürüyle günümüz ileri Japon teknolojisini birleştiren Japon Medya Sanatları Festivali İstanbul'da - 2010 sergisi kapsamında çocuklara yönelik hazırlanan eğitim etkinlikleri 6 Ağustos - 3 Ekim 2010 tarihleri arasında Pera Eğitim'de.
Türkiye'nin 120 senelik dostu Japonya'nın çağdaştan güncele medya sanatlarını tüm renkleriyle anlatmayı hedefleyen eğitim programı, farklı düzeneklerde sunulan interaktif sanat, enstalasyon, video, durağan görüntü ve internet tabanlı işleri içeriyor.

anime
© 2009 Summerwars Film Partners
Eğitim etkinlikleri aracılığıyla çocuklar, içinde büyüdükleri, gündelik hayatlarının olağan bir parçası olan günümüz teknolojisinin Japon kültürünü sanatsal bağlamda nasıl yansıttığını keşfediyor; sanatın gündelik hayatla nasıl birleştirildiğini öğreniyorlar.                                                                     

1. Bölüm Tanışalım-Tanıyalım-Hazırlanalım: Kısa bir tanışmanın ardından çocuklar Japonya ve kültürü hakkında bilgi sahibi oluyorlar ve medya sanatları sergisi ile ilgili tanıtımdan sonra küçük bir etkinlik ile sergiye hazırlanıyorlar.
2. Bölüm Gezelim-Görelim-Keşfedelim: Sergi salonlarında yapılan gezi ile çocuklar eserleri keşfediyor; Yaratıcı Akıl ile Anlatıcı Akıl arasındaki geleneksel sanattan güncel sanata değişen teknik ve malzeme farklılıklarını inceliyor, medya sanatları terimlerini öğreniyorlar.
3. Bölüm Haydi Biz de Yapalım-Yaratalım: Sergi turu sırasında öğrendiklerini Pera Atölye'de çeşitli etkinliklerle sanat eserlerine dönüştürüyorlar.
    6-8 yaş: Çocuklar Manga yapım/çizim aşamalarını öğrendikten sonra kendi Manga kahramanlarını yaratıyorlar.
    9-11 yaş: Çocuklar Manga yapım/çizim aşamalarını öğrendikten ve kendi Manga kahramanlarını yarattıktan sonra, bu çizimlerine klasik bir teknikle hareket kazandırarak animasyon çalışmalarını gerçekleştiriyorlar.

Ağustos ayı eğitim günü ve saatleri:
21 Ağustos Cumartesi
1. grup: 12.30-14.30 (6-7-8 yaş)
2. grup: 14.45-16.45 (9-10-11 yaş)
Katılım ücreti: 15 TL
* Katılım için rezervasyon gereklidir.
Rezervasyon için 0212 334 99 00 (4) veya egitim@peramuzesi.org.tr

www.peramuzesi.org.tr

13 Ağustos 2010 Cuma

ve yıllar geçer gider ...

Aşka uçma kanatların yanar. (Sadi Sirazi) 

Aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar? (Mevlana)


Aşka vardıktan sonra kanadı kim arar? (Yunus Emre) 


Aşkın açamadığı kapı, kanatlanıp uçamadığı yer mi var? (Demet Akalın)







:)

İstanbul'da bir mübadele müzesi

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Kültürel Miras ve Müzeler Direktörlüğü çalışmaları kapsamında, Lozan Mübadiller Vakfı ve Çatalca Belediyesi işbirliği ile Türkiye’nin ilk göç temalı müzesi Çatalca’da kuruluyor.
Kasım 2010’da kapılarını ilgililere açacak olan Mübadele Müzesi’ne sandıklarında sakladıkları aile büyüklerinin giyim eşyaları, mutfak aletleri, yazılı belgeler, fotoğraflar ve her türlü anı eşyaları ile herkes katkıda bulunabilir.


3 kıtada hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nun son 200 yılında kaybedilen topraklarında yaşayan Osmanlılar farklı dönemlerde doğdukları ve yaşadıkları topraklardan göç ettiler...
Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla geçerlilik kazanan Mübadele Sözleşmesi sonucu Türkiye ve Yunanistan arasında yaklaşık iki milyon kişi zorunlu göçe tabi tutulmuş ve doğdukları toprakları kısa sürede terk etmek zorunda kalmıştı.
Nüfusunun yaklaşık yarısı göç kökenli olan Türkiye Cumhuriyeti’nde halen bir “göç müzesi”nin bulunmuyor olması ise bir eksiklikti.



Mübadele Müzesi’nde Sergilenecek Objeler Evlerimizde Saklanıyor, Şimdi Paylaşma Zamanı!
Mübadeleye tabi tutulan Yunan ve Türk vatandaşlarının,  çocukları ve torunlarının, yakınlarının, mübadeleye bir şekilde ilgi duyanlara geçmişi anımsatacak özlem, hüzün ve sevinç duygularının canlanmasını sağlayacak kültürel ilişkileri geliştirecek mekân ve ortamları yaratacak Mübadele Müzesi katkılarınızı bekliyor.
Sandıklarda saklanan aile büyüklerinin giyim eşyaları, mutfak aletleri, yazılı belgeler, fotoğraflar ve her türlü anı eşyaları, müzeye bağış yapanların isimleri ile sergilenecek.
Mübadeleye ilişkin her türlü bilgi, belge ve anı eşyası yer alacak, Lozan Mübadilleri Vakfının sözlü tarih arşivinde yer alan 1. kuşak mübadillerle yapılmış görüşmeler görsel-işitsel olarak izlenebilecek, mübadillerden derlenen mani ve şarkılar sesli olarak dinlenebilecek.

www.istanbul2010.org

7 Ağustos 2010 Cumartesi

İnsanlık halleri

Zaman zaman hepimize, iysiyle kötüsüyle bir haller oluyor .











Buna dikkat işte :)



Fotoğraflar : http://www.flickr.com
(khatt-khatti , epSos.de , Barooni , http://www.flickr.com/search/?w=all&q=لباس&m=text)

5 Ağustos 2010 Perşembe

Zaytung

Olsa ya böyle gerçekçi dergiler :)







Daha fazlası için BURAYA tıklayınız

Leone D'Oro / Venedik Film Festivali

Venedik Film Festivali’ne hazırlanmak


Dışavurum’dan izleyicilerine büyük hizmet !

Prestijli festivallerde ödül alan filmlerin adını, ödül töreninden sonra duymaya son !
Entellektüel arkadaşlarınız , Alfronzo Murtostiko’nun ‘Darmadağın saçlar ve kullanılmamış jöleler’ filmi en iyi film ödülünü almış dediği zaman artık sadece ‘hımm’ demekle kalmayacaksınız.

Sizi Festivallere hazırlıyoruz . (Sondaki çoğul ekine aldanmayın , o da benim havam :))
Prestijli bilgi 1 = Bu sene festivalin altın Aslan ödülü jürisine  Quentin Tarantino başkanlık yapıyor.
Prestijli bilgi 2 = Venedik Film Festivali , İtalya’nın Venedik şehrinde yapılmaktadır .  :p

Yok tabiki , ben dergi için araştırma yaparken filmlere bir göz attım da. Sizsiz boğazımdan geçmedi , hemen haberdar edeyim dedim.

Önümüzdeki ay Venedik Film festivali’nde yarışacak filmler şöyle :

YARIŞMA FİLMLERİ:
“Black Swan,” Darren Aronofsky (Açılış Filmi) 
“Promises Written in Water,” Vincent Gallo, Amerika
“La Pecora Nera,” Ascanio Celestini, İtalya 
“Somewhere,” Sofia Coppola, Amerika
“Happy Few,” Antony Cordier, Fransa 
“The Solitude of Prime Numbers,” Saverio Costanzo, İtalya/Fransa/Almanya 
“Silent Souls,” Aleksei Fedorchenko, Rusya
“Road To Nowhere,” Monte Hellman, Amerika
“Balada Triste de Trompeta,” Alex de la Iglesia, İspanya/Fransa 
“Venus Noir,” Abdellatif Kechiche, Fransa 
“Post Mortem,” Pablo Larrain, Şile/Meksika/Almanya 
“Barney’s Version,” Richard J. Lewis, Kanada/İtalya
“We Believed,” Mario Martone, İtalya/Fransa
“La Passione,” Carlo Mazzacurati, İtalya 
“13 Assassins,” Takashi Miike, Japonya/İngiltere
“Potiche,” Francois Ozon, Fransa 
“Meek’s Cutoff,” Kelly Reichardt, Amerika
“Miral,” Julian Schnabel, Amerika/Fransa/İsrail 
“Norwegian Wood,” Tran Anh Hung, Japonya 
“Attenberg,” Athina Rachel Tsangari, Yunanistan
“Detective Dee and the Mystery of Phantom Flame,” Tsui Hark, Çin 
“Three,” Tom Tykwer, Almanya

YARIŞMA DIŞI FİLMLER:
”The Return of Chen Zhen,” Andrew Lau, Çin/Hong Kong (Bruce Lee’ye atfen) 
“Machete,” Robert Rodriguez, Amerika (Açılış Geceyarısı Filmi) 
“The Tempest,” Julie Taymor, Amerika 
”Vittorio racconta — Una vita da Mattatore,” Giancarlo Scarchilli, İtalya
“The Town,” Ben Affleck, Amerika 
“I’m Still Here: the Lost Year of Joaquin Phoenix,” Casey Affleck, Amerika 
“Sorelle Mai,” Marco Bellocchio, Amerika
“Niente Paura — Come siamo come eravamo e le canzoni di Luciano Ligabue,” Piergiorgio Gay, İtalya 
“Dante Ferretti — Production Designer,” Gianfranco Giagni, İtalya 
“Notizie degli Scavi,” Emidio Greco, İtalya
“The Last Movie” (1971), Dennis Hopper 
“Gorbaciof,” Stefano Incerti, İtalya 
“That Girl in Yellow Boots,” Anurag Kashyap, Hindistan 
“Showtime,” Stanley Kwan, Çin 
“Sei Venezia,” Carlo Mazzacurati, İtalya 
“Zebraman” (2004), Takashi Miike, Japonya
“Zebraman 2: Attack on Zebra City,” Takashi Miike, Japonya 
“The Child’s Eye 3D,” Oxide Pang and Danny Pang, Çin/Hong Kong 
“Vallanzasca – Gli angeli del male,” Michele Placido, İtalya 
“All Inclusive 3D,” Nadia Ranocchi and David Zamagni, İtalya/Avusturya
“Raavan” (Tamil version), Mani Ratnam, Hindistan 
“1960,” Gabriele Salvatores, İtalya
“La prima volta a Venezia,” Antonello Sarno, İtalya
“A Letter to Elia,” Martin Scorsese and Kent Jones, Amerika 
“Shock Labyrinth 3D,” Takashi Shimizu, Japonya 
“L’ultimo Gattopardo: Ritratto di Goffredo Lombardo,” Giuseppe Tornatore, İtalya 
“Passione,” John Turturro, İtalya 
“Lope,” Andrucha Waddington, İspanya/Brezilya 
“Space Guy,” Zhang Yuan, Çin



Ana yarışma  kategorisinde malesef Türkiye’den yarışacak bir film yok :(
Ancak  festivalin “Venice Days”/’Venedik Günleri’  bölümünde Türkiye’den Bartu Küçükçağlayan,Settar Tanrıöğen,Nihal Koldaş ve Esme Madra’nın oynadığı Seren Yüce’nin “Çoğunluk”isimli filmi gösterilecek ve ‘geleceğin aslanı’ / ’Lion of the Future ödülü için yarışacak.
Genç aslan ödülünün jüri üyeleri arasında Fatih Akın da var.

Özellikle izlemek istediğim film : Kayseri doğumlu , dünyaca ünlü yönetmen Elia Kazan’ın hayatının anlatıldığı , yönetmen koltuğunda Martin Scorsese’nin olduğu ‘A letter to Elia’ .

Başrollerinde Stephen Dorff, Elle Fanning ve Benicio Del Toro’nun oynadığı Sofia Coppola filmi ‘Somewhere’ ise merak ettiğim bir diğer film.

67. Venedik Film Festivalin açılışı 1 Eylül’de, başrolünde Natalie Portman, Mila Kunis, Vincent Cassel ve Winona Ryder’ın yer aldığı Darren Aranofsky filmi ‘Black Swan’  ile yapılacak. 

3 Ağustos 2010 Salı

Inception


Bir önceki Leonardo’lu filmim Shutter Island’dı . Pek üzülmüştüm bizim oğlanın haline .
Dün de İnception’ı izledik , sevigli Di Caprio’nun nedir eşlerinden çektiği demek istiyorum sayın seyirciler.

Şimdi efendim sondan gideyim , hala filmin etkisindeyim. Salondan çıkar çıkmaz arkadaşlarla konuyu tartışmaya başladık , size burda anlatmıycam tabi , izleyen var izlemeyen var.
(Aslında şimdi düşündüm de , izlemeyen olduğundan şüpheliyim . 5 kişiye sorduk , 5’i de ben o filmi haftasonu izledim dedi. Yeni bir Titanic vakası sanırım.)

Neyse tümden gelim yapıyorduk di mi ? Bir tutam Matrix ,biraz Beatiful Mind , Shutter Island; bolca Mission Impossible , A takımı :) falan derken senaryonun özgünlüğü benim açımdan tartışılır oluyor.
Konu güzel tabi , oyunculuk desen harika , hele aksiyon sahneleri ; tadından yenmez. Hani nasıl gerildim , kendimi onların yanında sanıp kazanmalarını nasıl istedim anlatamam.

Ama cık , ı ıh. Fazlaca kahramanlık vardı , ucu açık bırakılmış sahneler filmin cillop kısımlarıydı eğer net bir şekilde seyirciye aktarılsaydı ,  üzgün adam – vefat eden eşi draması çok fazla işlendi pek çok kurguda; filmin ana temalarından biri bunun üzerine kurulu olmasaydı keşke .
Ayrıca dünyanın pek çok ülkesinde ve hatta rüyalarında bile türlü acılar çekip , (Amerika’ya ayak bastığı anın üzerinde özellikle durulumuş) ve sonunda Amerika’da huzura kavuşması ise beni çakallıklara sürükledi ve yine mi mesaj veriyorsunuz , yeter ama demekten alamadım kendimi.

Görsel olarak şimdiye kadar izeldiğim filmlerle kıyasladığımda beni fazlasıyla tatmin etti.
Gerçekçi olayım , yılda kaç film izleyip de sinemadan böyle etkilenmiş çıkıyorum sanki ?

Film derinden sarsıyor efendim ama ‘budur’ diyeceğim kadar değil .