Öncesinde (üniversiteden beri yapışık ikiz şeklinde yaşadığımız) canım arkdaşım Nurcan ile Karaköy'de bir Kafe'de bir şeyler yedik.
Sonra vardık dayandık İstanbul Modern'in kapısına...
Konuyu hiç araştırmadan gittim. Sıfır bilgi ile, biliyorsunuz 'beyin bedava!' :)
Ancak yok, anlayamadım anlatılmak isteneni. Tamam bazı bölümler size fikir veriyor ama yine de biri size anlatmadan aydınlanmanız bence imkansız.
Mesela size bir örnek vereyim, aşağıdaki fotoyu Bienal'de çektim. Tahmin edin anlatılmak istenen ne?
Cevap veriyorum: 'Bir gün gelecek beyazlar, siyahların içinde azınlık olacak'.
Bu noktada asıl eleştirim şu aslında. Eserlerin yanına açıklamaları yazılmalı. Benim vaktim yoktu bebekle gittiğim için, rehber ile gezemezdim, kalın bir kitapçığı da okuyamazdım. Daha fazla insanı Bienal'e çekmek için, toplum için sanat anlayışıyla (En azından Türkiye için) daha esnek davranılabilir bence bundan sonraki Bienallerde.
Her Bienal'de aynı şekilde anlamsız kalıyoruz çünkü. İşin içinde olan, sanat okuyan, sanatçı olan tayfadan değilseniz tabi.
Sonradan yaptığım araştırmalar sonucunda, 12. İstanbul Bienal'inin her kıtadan sanatçının katılımıyla; ancak Küba asıllı Amerikan sanatçı Felix Gonzales-Torres'in yapıtlarını çıkış noktası alarak oluştuğunu öğrendim. Sanat ve politika arasındaki zengin ilişki araştırılımış eserlerde.
Bienal, ziyaretçilerinin de sessiz katılımcılar değil, aktif okuyucular olmasını hedeflenmiş; ama dediğim gibi bunun için siz de çaba sarfedin lütfen organizatörler, kuratörler.
Bebek arabasıyla üst katı gezebilmem için her iki Antrepoda'da artık antika olmuş olan yük asansörlerine binme keyfine eriştim. Çok değişikti gerçekten, oda kadar bir asansör!
3 yorum:
haha maşallahh miniğe.süper yapmışsın:)!
za gaza gelmedim senden Moda(e)rator :)
O konuda ben de hemfikirim. Tamam bazı eserler gayet net oluyor ama bazen de ne kadar okursanız okuyun eserleri anlayamıyorsunuz, sonuçt sanatçının içdünyası:)
Yorum Gönder