Bir süredir kendimi tuhaf hissediyorum. Tamamen İyi yada tamamen kötü diye
tanımlayamadığım bir süreç.
Başka insanların acılarından derinden etkilendim son
aylarda.
Ailemden, arkadaşlarımdan, sanal olarak tanıdığım
insanlardan, ülkemden…
Aynı zamanda çok güzel gelişmeler oldu. Pek muammada bıraktı
di mi? İyi olan ne kötü olan ne anlatsam bir bir… :)
Efecim okula alıştı. Haftasonuna doğru şu soruyu sormadan da
durmuyor ama ‘Anne yarın okula gitmiycez mi, işe gitmiycez mi?’ Soru cümlesi
ama olumsuz da, yani gitmeyelim :) ‘Gidicez annecim, bir kere daha gidicez sonra tatil’ diye cevaplıyorum, 2,5 yaşındaki
çocuğa zaman kavramını anlatmak zor.
Bir saat aldık ona. Nasıl meraklı minik. Diyin ki şağda
park, solda da kitap yada sana öğreteceğimiz bir şey var hangisine gidersin,
istisnasız sol tarafı seçer. Kitap okumayı, puzzle yapmayı, posta kutusu
oyuncağı ile oynamayı, ‘Dora the explorer’ ile ‘Koş Diego’ seyretmeyi çookk
seviyor. Beden aktivitelerinin insanı değil yani. Bakalım büyüdükçe nasıl bir
insan olacak?
Haftasonları bir ritüelimiz oluştu, klasik 7’de kalkıyor.
Yanımıza geliyor; şanslıysak onunla 1-2 saat daha uyuyoruz yada birimiz kalkıp
güne (2,5 yıldır olduğu gibi) kargalar ile beraber başlıyoruz. Olsun iyi ki
var, ne olmuş az uyuyorsak?
Yaptığım işi ve işyerimi çok seviyorum. Beraber çalıştığım
iş arkadaşlarımı da. İyi ki dönmüşüm iş hayatına.
Eskiden Efe’yi bir yere bırakıp kendime birkaç saat yaratmak
için fırsat kollardım. İşe başlayalı 7 ay oldu, artık bu hissiyatım yok, aksine
iş dışındaki her anım Efe ile olsun istiyorum. O da büyüyor, artık bez
takmıyor, dışarıda köfte-pilav yiyor, yürümemiz gerekirse eşlik ediyor...
Dolayısı ile onunla ev dışında vakit geçirmek de kolaylaştı. Hele birkaç sene
sonra müzelere, tiyatrolara da gitmeye başlayacağız beraber, offf tadından
yenmez…
Bu hafta vizelerim var. Birkaç ay sonra Sosyoloji
öğrenciliğinde 2. senem bitmiş olacak. Aferin bana :) İyi ki başladım bu bölüme ve
pes etmedim. Hem çalışıp, hem anne olup, hem gezmeyi sevip, hem okumak zor.
Yüksek Lisans olsa MBA, MIS falan seçecektim ama böyle zevkli konular
olmayacaktı, devamını getirme sebebim de ilgi duyduğum bir bölüm okumam sanırım.
Kilo ve yediklerim konusunda geçen aylardaki kadar iyi değilim. Akşamları
çekirdeğe dadandım bu ara, çıt çıt :) Makarna desen gırla gidiyor. Yürüyüşü daha sık ve düzenli yapmalıyım. Yoksa
yakında aylık büyüme raporu açıklayacak duruma geleceğim. Bu ay %3 büyüdüm 300
gram aldım diye :)
Bahar geldi. Cam önlerine yeni çiçekler diktim. Harika
görünüyorlar. Bahçemizdeki erik ağacı ilk mahsüllerini verdi. Maalesef güllerimizi
böcek basmış. Gürültücü ama sevimli yan komşumuz yaz sonuna kadar kalmak üzere
taşındı, gözümüz aydın :)
Bir kanaviçe bitirdim mantarlı ve cüceli olan, çerçeveleyip duvara asacağım. Şimdi gül
deseni yapayım diyorum. Efe uyuduktan sonra CnnTürk’te Aykırı Sorular ve Dört
Bir Taraf izliyorum o sırada da ya çekirdek çitliyorum, yada etamin yapıyorum.
Geçtiğimiz ay ‘Portre Fotoğrafçılığı’ kursuna katıldım.
Hocamız Oktay Çolak idi. O kadar çok şey öğrendim ve keyif aldım ki. Uygulama
dersi için SultanAhmet’e gidip bol bol turist fotoğrafı çektik. Yukarıdaki iki portre çektiğim fotolardan bazıları.
Postcrossing hayatımın en renkli alanlarından. Tenten ve
İnge Löök kart koleksiyonuma 1’er parça daha geldi. Havalara uçtum. Beni bu
işle tanıştıran canım arkadaşım Sanat Notları, seni seviyorum.
Önümüzdeki günler 2 şehir göreceğim biri Eskişehir, biri
Amsterdam. İkisinde de Efe olacak, çocukla gezmek daha çocuğum olmadan
özendiğim bir durumdu. Evet tabiki 2 yetişkin gezmekten daha sınırlayıcı bir
durum ama yine de o minnakın varlığıyla ve aile olarak evden uzaklaşmanın keyfi
paha biçilmez…
2 yorum:
bu kadar çok şeye nasıl vakit buluyorsun tebrikler!
Sedacim ozlemisim yazilarini valla..doyamadim okumaya.. aa bitti mi diye dusundum sonuna geldiginde.. yine yaz..hep yaz;)
Yorum Gönder