Merhaba Nalân... bu sen misin,Yoksa sen mi sandım;Biri çimdiklesin beni...
Şöyle ışığa gel de göreyim,Beni dümdüz eden,O yalandan da yalan gözlerini...
Merhaba Nalân...
Amortiden mi çıktın güzelim?Bak yine şapşal ettin bizi...
Oysa ne güzel unutmuştukVe ne güzel sona ermişti,O gerzek pembe dizi!..
Hani, son bölümde sen yamuk yapıpFabrikatör Nubar Bey'inTarabya köşküne gitmiştin...
Hani, arkadaşım Halit Akçatepe'nin yanındaBeni acayip refüze etmiştin...
Ve işte o an gözümde,Eskicinin bile almadığıBir eski eşya gibi, bitmiştin!..
Merhaba Nâlan..Pişmanlıklar denizinin biletsiz yolcusu...
Merhaba, artist olma hayallerininİkinci sınıf karakter oyuncusu!..
Vay anasını sayın seyirciler,Vay anasını be... vay anasını!..
Bak, şimdi ağlarım ha,Tez kapatsın biri,Gözlerimin bozuk vanasını!..
Oysa, o zehir kusan fabrika yolundaBeraber ıslanmıştık biz, nice yağmurda.
Ve o gün, Nubar Bey'in çarpıp kaçtığıBir hayvancağızdı inleyen,Yol kenarı çamurunda.
Ve hep kendine ayırdığınO bencil yüreğin,Bir de o gariban köpeğe sızlamıştı.
Ve ben, ilk defa seni böyle bilmiştim,Ve damarlarım ilk defa böyle cızlamıştı!..
Merhaba Nâlan... merhaba!Yoksul mahallemizin en havalı kızı.
Merhaba, yanlış ağlara takılmışMuhteşem deniz yıldızı!..
Ben sana bakınca, dolardım bulut gibiDolardım da bir türlü yağamazdım...
Sen bana bakınca,Bir ağlamak düğümlenir boğazımda,Gurur yapar, ağlamazdım...
Ne düşkündüm sana be!Hani hayvanlar yavrusunu nasıl yalarmış,Aynen öyle...
Ne tutkuydu bizimkisi be!Hani Ferhat dağları nasıl delermiş,Aynen öyle...
Ve o nasıl gidişti be!
Hani bir tren gelir de üzerinden geçermiş,Aynen öyle...
Of Nâlan of!..Sen benim neler çektiğimi bilsen,Bunu bilmekten ölürdün...
Şu kadarını söyleyeyim:Hani taş olsan,Yani taş olsan;Ortadan ikiye bölünürdün...
Gitme Nâlan, dur!Tekrar gitme ne olur!..Aldırış etme saçma sapan sözlerime.
Yoo... hayır, ağlamıyorum,Galiba cıgaranın dumanı kaçtı gözlerime.
Belki de sen haklıydın,Bu mahallede ne bahtın açılır,Ne de boyun uzardı.
Üstelik annen ölmüştüVe sokağınız,Acını kaldıramayacak kadar dardı...
Terso gidiyordu herşey...Milllet işi-gücü bırakmış,Aklını bize takıyordu.
Altımızda çul yoktu,Üstümüzde dam akıyordu.Arap kızı camdan bakıyordu...
Sen gittikten sonra ben,Hiç sorma...El attığım her işi, çok geçmedi batırdım.
Çünkü seni unutmanın tek yoluydu;Bütün kazancımı şaraba yatırdım.
Ama gelinliğin duruyor.Baba yadigarı cumbalı evi de satmadım.
Yalanım varsa kalkmayayım şuradan:Ben seni bir tek gün,Bir tek gün bile unutmadım!..
Merhaba Nâlan,Merhaba üzgün melek.Merhaba kadersizim, talihsizim.
Merhaba titreyen elim, sancıyan belim,Ağrıyan dizim, vazgeçilmezim!..
Ama Necdet Tosun öldü Nâlan,Artık yemekleri sen,Salatayı da ben yapacağım.
Sami Hazinses kadar olmasa daBahçeyi sevdiğin çiçeklerle donatacağım.
Kemal Sunal da öldü Nâlan,İyi kalpli amcaları birer-birer uğurladık.
Ve dünya kirlendi,Filmler bozulduO masum sevdalar yaşanmıyor artık...
Sen varsın, ben varım.Bir de, acımasız bir dünya var dışarıda...
Esas film şimdi başlıyor,Ve bütün koltuklar bomboş bu sinemada!..
Merhaba Nâlan, merhaba!..
Sen ortada sıçan, ben şaşkın körebe...
Ulan seviyorum seni be!..Ulan, nereden inceldiyse,Oradan kopsun be!..
Yusuf Hayaloğlu
Kaynak: Siirdefteri.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder