25 Ocak 2011 Salı

MACBETH / Oyun Atölyesi

Haluk Bilginer'in Kadıköy/Moda'daki tiyatro salonunu çok seviyorum. Hatta illa tiyatroya gitmeye gerek yok, tiyatro salonunun üst katında bulunan Cafe'ye yemek yemek yada çay, kahve içmek için de gidebilirsiniz.


Şimdi biraz İlker Aksum'un Macbeth'i canlandrıdığı, Shakespeare'in ünlü oyunundan bahsedeceğim.

William Shakespeare bu tragedyayı 1600'lü yıllarda yazmış. Böylesi eski dönemlere ait eserler benim zevkime hitap etmiyor, daha güncel konulardan ve çağdaş sanattan keyif alıyorum çünkü. Ancak farklı bir yorum geitirlmişse esere, o zaman bakış açım değişiyor.
Geçen sene Ephraim Kishon'un yazdığı, Shakespeare'in 'Romeo ve Juliet' ine açıkça bir gönderme olan 'Tarla Kuşuyu Juliet' oyunu mesela yada geçtiğimiz sezon yine Oyun Atölyesi'nde bizlerle buluşan, Shakespeare'in sonelerinden oluşarak hayatın 7 evresini yorumlayan '7 Shakspeare Müzikali' gibi ...


Macbeth bu denli değiştirilmiş bir oyun değil, ama yine de oldukça güncel yorumlar var. Daha salondan içeri girdiğinizde yerde yatan cansız insanlarla karşılaşıyorsunuz, üstleri gazete kağıtlarıyla kapalı. Tanıdığımız kişiler aslında onlar, sonra yüzlerindeki maskelerden anlıyoruz kim olduklarını. -Bu kadar çok öldürülen gazeteci olması ne kadar acı değil mi?-


Oyun bolca iktidara, bu iktidara giden yolda dönen entirikalara ve iç hesaplaşmalara değiniyoryor. Fazlaca siyasi taşlama var. Bir de oyunda şamanlar var, tam olarak nerede durduklarını anlayamadım. Oyuna hoş bir hava kattıkları kesin ancak bu karakterlerle verilmek istenen mesaj net gelmedi bana, demek istediğim bu.


Sahne, ışık ve dekor gayet başarılıydı, Tolga Çebi müzikleri üstlenmiş, ona da 10 tam puan ;)


Bir de Halim var tabi, yada Ruşen. Nam-ı diğer İlker Aksum :) Kendisini Çarli dizisindeki dayı rolüyle tanıdık, hatırlarsınız. Ancak hepimizin kalbinde kurufasülyeci Halim rolüyle taht kurdu sanırım. Ben onu Vavien'deki ufacık rolüyle dahi başarılı buluyorum. Böylesi sevip, takdir ettiğim bir sanatçıyı tiyatro sahnesinde izlemek ise ayrı bir keyifti şüphesiz.


Özel tiyatrolar içinde 'Oyun Atölyesi' nin yeri bende bambaşka. Her seferinde farklı kişilerden, farklı oyunlar izlemem rağmen bir kere bile kötü bir oyuna denk gelmedim.
(Listemde izlenmek üzere bir arkadaşımın pek sevmediği, diğer arkadaşımın beğenip 2 kere gittiği 'Testosteron' oyunu var)


“Yarın, yarın, ardından yarın, ardından yine yarın. Günden güne böyle sinsice sokulur işte, gelir vakti zaman. Eridi gitti cılız mum. Hayat dediğin nedir ki: oynayan bir gölge, sahnede çırpınıp zamanını dolduran zavallı bir oyuncu. Oyun bitince duyulmaz artık sesi. Bir aptalın anlattığı gürültülü patırtılı bir masal. Hiçbir anlamı da yok.”
Siz de 'Macbeth'i izlemek isterseniz BURAYA tıklayınız.


Adres : Dr. Esat Işık Cad. No:3 Moda Kadıköy - İstanbul
Gişe Telefon : 0 216 345 39 39    

(Gişe telefonundan kredi kartı ile bilet satışı yapılmaktadır.)


7 yorum:

Müge dedi ki...

Sevgili Seda,
Ben de geçen ay izledim oyunu. Çok beğendim. Şamanlar asıl metinde "cadılar" olarak geçiyor. Ama bu versiyonuyla da çok hoş olmuş ve ayrı bir ahenk katmıştı bana göre. Kabaca, o dönemde kişisel ya da toplumsal bunalımların sorumluluklarını yükledikleri cadılara inanış varmış ve o yüzden de bunlar mevcut oyunda diyebilirim. Evrensel ve geçerliliği hiç kaybolmayan iktidar savaşlarının yükü de onlara atılmış. Ritüel oluşturmak babında şamanlara dönüştürülmüşler bu oyunda.

Temelde Shakespeare'in ta o zamanlarda yazmış olduğu oyunların dünya durdukça değişmeyen konular taşıması da, onu daha değerli kılıyor.

Dışavurum dedi ki...

Müge Hanım merhaba,
Şu cümlenizi post içinde kullanmak isterdim önce ben kurabilseydim : 'Temelde Shakespeare'in ta o zamanlarda yazmış olduğu oyunların dünya durdukça değişmeyen konular taşıması da, onu daha değerli kılıyor.'
Ve şamanlarla yani cadılarla ilgili açıklamanız için ayrıca teşekkür ederim, şimdi o kısım benim için anlamlandı.
Sevgiler...

francesca mckennitt dedi ki...

Tam olarak yeri neresi peki?

Müge dedi ki...

"Oyun bolca iktidara, bu iktidara giden yolda dönen entirikalara ve iç hesaplaşmalara değiniyor." demeniz de çok anlamlı... Özü bu zaten :)

Dışavurum dedi ki...

Francesca post'a mekanın adres bilgilerini de ekledim şimdi.

Yeri Kadıköy, Moda'da. Barlar sokağından rıhtıma doğru giden yol üzerinde. Victor Levi ve Milli Piyango idaresi yakınlarında, hemen köşesinde Migros var.

Bero dedi ki...

Sedoşum, ne zamandır bakamadım blog'una.Yeni tasarımın da süper olmuş bu arada.

Dışavurum dedi ki...

hoşgeldin Bero'm, ben yokluğunu hissettim ama hep :( haberin olsun :)