22 Ağustos 2011 Pazartesi

11'e 10 kala / Türk filmi - Pelin Esmer


Filmi çok sıcak bulduğumu belirterek başlayayım söze.
Yaşlı bir adamın esnafla gerçekçi diyaloğunu izliyoruz ilk karelerde ve ben bu yaşlı amcanın bir sahaf dükkanı sahibi olduğunu sanmıştım.
Meğer Standford Üniversitesinde, 1945 yılında elektronik mühendisliği ve matematik öğrenimi gören, katı kurallı ve sabit fikirli başrol oyuncumuz Mithat Bey bir kolleksiyonermiş.
Ama kolleksiyon olayını abartmış, evin her tarafı gazeteler, dergiler... Hem de çifter çifter, yedekli. Amacı satmak asla değil, tek bir amacı var yaşamda, 'biriktirmek'.

Mithat Bey'in apartmanında, Nejat İşler 'Ali'  rolünde ve apartman görevlisi. Rolünün hakkını her zamanki gibi vermiş Nejat İşler.Ve dikkat ettim beyaz perdede bir şekilde sahaflarla ilgili bir rolde görüyoruz onu her seferinde. 'Yumurta'da kendisi sahaftı, 'Kaybedenler klübü'nde en yakın arkadaşı sahaf dükkanı açtı, bu filmde ise sık sık sahafları ziyaret etti. Gerçek hayatta da kendisinin bu işi yapmak istediğini okumuştum.

Dönelim 11'e 10 kala'ya. Klasik Türk filmi durağanlığındaydı, bu sebeple filmlerimizin fazla gişe yapamadağı gerçek. Transfromers gibi bir aksiyondansa, durağan Türk filmlerini tercih ederim ama sinemaya gitmeyi gerektirmiyor işte o zaman. Ses, görüntü efekti olmadıktan sonra, evde DVD'yi takıp sakin sakin izliyorum.

Sakin, sessiz ama çarpıcı bir film, sizi etkisinde bırakacak bir hayat hikayesi, yaşam tarzı diyebilirim.

Son olarak bu filmin başrol oyuncusu yaşlı beyefendi, filmin senarist ve yönetmeni Pelin Esmer'in amcasıymış ve hikaye gerçekmiş. Bu detayı öğrendikten sonra izlediklerim daha da anlamlı oldu doğrusu.


Yönetmen Görüşü

“11’e 10 Kala”ya, ‘dün’, ‘şu an’ ve ‘yarın’ı birbirine sıkı sıkı bir iple bağlayıp, yaşamının her anını koleksiyonuna eklediği bir objeyle dondurup o ipe dizen ve onun üzerinde usta bir cambaz gibi yürümeye devam eden müthiş bir koleksiyoncuyu anlama arzusuyla başladım. İstanbul’un hayatın içindeki çelişkilere olan toleransına sığınıp, birbirinden sınıfları, yaşamları, hayalleri ve gerçekleriyle çok farklı iki yalnız adamın, 83 yaşındaki koleksiyoncu Mithat Bey’le kapıcısı Ali’nin, birbirlerinin yaşamlarına hesapsızca müdahalelerini anlatırken, bir baktım kaybederken kazanan, kazanırken yenilen, biterken başlayan yaşamlarında bu iki adamın birbirlerine sunabilecekleri yine İstanbul’du.
Pelin Esmer

Yönetmen görüşü kaynak: www.sinefilm.com

1 yorum:

Stil Direktoru dedi ki...

.
İzlemedim canım aklımda olsun Amsterdam'da incir reçelini izledim pek sevmedim desem bu arada kuzum sana caveben merci canım var var dolu dolu var Paris Street Style var bir sürü .) Ama gezdiğimiz yerlere göre sırasına koydum yavrus.
.