3 Kasım 2010 Çarşamba

Güneydoğu Anadolu (GAP) turu 1. gün

Amacım tarihler ve özel isimlerden bahsederek uzun bilgiler aktarmak değil.
Topu topu 5 gün kaldığım bölge hakkında boyumdan büyük laflar etmek de değil.


Ben bir turist olarak gittim Güneydoğu Anadolu'ya, şehirlerin ünlü meydanlarını, tarihi eserlerini ve yapılarını gördüm. Fırsatını bulduğum her an da orada yaşayan insanlarla sohbet etmeye çalıştım.
Edindiğim genel izlenimleri de sizinle paylaşmak istiyorum, yorumlarla katkıda bulunmak isteyen olursa çok sevinirim.
Olumsuz önyargılarla gitmemiştim, ama giderken güvenlik anlamında korktuğumu da belirtmek isterim. Ki korkularım yersizmiş, olumsuz hiçbir durumla karşılaşmadık.


Eşimle beraber çıktığımız yolculuğumuz Sabiha Gökçen Havalimanında, pek sevgili arkadaşım Sinem'in hediyesi Yekta Kopan'ın bu yıl Haldun Taner öykü ödülünü alan 'Bir de baktım yoksun' kitabı eşliğinde başladı.

İstanbul'umdan, Diyarbakır'a bir buçuk saatlik bir uçak yolculuğu ile ulaştık.
Alçalırken uçaktan gözüme çarpanlar: Dağların ağaclik olmaması ve evlerin cati yerine dam'a sahip olmasıydı. Ve inişten sonra şimdiye kadar gördüğüm en küçücük havalimanıyla tanıştım. 


Kahvaltı etmek için çarşının içinde bir han'a gittik.


Peynirler bizim damak tadımıza uygun değildi, bana tuzlu geldi ve biberli mezeler de oldukça acıydı.

Olsun çaydanlığımız güzel deyip, kahvaltımıza devam ettik.


Daha sonra şu an tadilatta olan 'Ulu Cami'ye gittik.Mimarisi ve otantik havası görmeye değer. 

Üçüncü durağımız Diyarbakırlı yazarımız Cahit Sıtkı Tarancı'nın pek şahane eviydi. Tarancı ailesi mevsimine göre bu konağın farklı bölümünde yaşarmış.


Son olarak Diyarbakır şehrinin sur içi kısımlarında dolaştık, 5.8 km uzunluğu ile dünyanın en heybetli 4. suru olduğunu söyledi rehberimiz.

Şehir hakkındaki genel izlenimlerim, gördüğüm çoğu hemcinsimin başı kapalı idi, erkeklerin belirgin özelliği ise rahatlıkla size bakıyor olmaları. İstanbul'da da yaşıyoruz tabi ama Diyarbakır'da hissediyorsunuz.
Şehir içinde gördüğüm binalar beklediğimden daha modern geldi bana ve sık sık kitapçı gördüm dükkanlar arasında bir de dikiş makinesi satıcı/tamircileri vardı bolca gözüme çarpan.
Halkın İbrahim Tatlıses sevgisi ise malumunuz.




Ben de bir turist olarak etrafıma meraklı gözlerle bakıyordum ve bir beyefendiden rica ettim, foroğrafınızı çekebilir miyim diye, sağolsun kabul etti.



Benim ülkem, benim insanım. Güzel izlenimlerle şehirden ayrılıp, Mardin'e doğru yola çıktık...

Sonraki yazıma kadar bir Cahit Sıtkı Tarancı şiiriyle veda ediyorum :


Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.

7 yorum:

Bero dedi ki...

Harika yazmışsın.
Net, kısa, öz, rahat okunur.
Devamını bekliyorum,
Ayrıca, yaş otuzbeş,
yolun yarısı eder diyerek buradan Cahir Sıtkı'yı anıyorum.

Adsız dedi ki...

selam canım yolculuğun ilk bölümü olan Diyarbakırı oldukça güzel anlatmışsın. Hasanpaşa hanındaki kahvaltı sonrasında içilen türk kahvesini de vurgulamak istiyorum :)gap turunun devamını takip ediyor olacağım. Sevgiler...

Ferda Türkmen dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Ferda Türkmen dedi ki...

selam canım yolculuğun ilk bölümü olan Diyarbakırı oldukça güzel anlatmışsın. Hasanpaşa hanındaki kahvaltı sonrasında içilen türk kahvesini de vurgulamak istiyorum :)gap turunun devamını takip ediyor olacağım. Sevgiler...

Nesobaby dedi ki...

vay vay vayyy Diyarbakır , hiç özlemediğim memleket :)) Burki askerken 2 kere gitmiştim ama benim güneydoğuda favori şehrim Mardin- Hasankeyf
Ulucami'de bir deli vardı elinde sopayla beni kovalamıştı :)) bir de kara çarşaflı bir teyze sanırım bana küfür etmişti ( kürtçe olduğu için anlayamadım ) sinirle yanımda geçti. Dağkapıdaki kasetçiler çok ilginç. Kadın görmene şaşırdım zira ben daha çok topluca yanyana dolaşan erkekler görmüştüm. Surların Çin seddinden sonra geldiğini sanıyordum meğer 4. lermiş. Aslında bir de Gazi köşkü vardır orda kaburga dolması yedirselermiş keşke size orası şehrin dışında çok güzel manzaralı bir yerdi. Diyarbakır'ın kadayıfçıları ve ciğercileri meşhurdur . Ofis caddesi vardır en işlek yeri . Diyarbakır 'lılar eskiden şehrin daha güzel olduğunu ama zamanla dışardan gelen insanların şehri çirkinleştirdiğini söylerler. Buna katılıyorum, başka şehirler için de geçerli, birçok güzel şehrimizin doğasını ve mizacını maalesef değişik anlayış ve davranışlarla çirkinleştiriyoruz. Ayrıca Gap turunu tercih etmenizden sebep sizi çok taktir ettim ;) Çok güzel bir seçim oldu bence. Benim de gitmek isteyip gidemediğim şehirler var hala , Antep, Urfa gibi ...

Sokak Kedisi dedi ki...

Şimdi 2. yazıyla karşılaşınca farkettim bu seriyi. Önce 2'yi, sonra 1'i okumuş oldum tabii :)

Gidemedim, henüz göremedim malesef. Ama akıcı aktarımın ve nefis fotoğrafların ile oradaymış gibi hissettim.

Takipteyim :)

Dışavurum dedi ki...

Sokak kedisi, olsun, geç de olsa buradasın ya! :)
Yarın çok güzel bir şehirler devam ediyorum, teşekkürler yorumun için, görüşmek üzere ;)